fume

  1. Noun, Environment-Ecology duman

  2. fumes: (pis kokulu/zararlı) duman, buhar, gaz.
    The strong fumes of the acid nearly choked him.
    Factory fumes. Noxious fumes of carbon monoxide.
  3. öfke, hiddet.
    to be in a fume: öfkelenmek, hiddetlenmek,
    mec. ateş püskürmek, küplere binmek.

    She was obviously in a fume.
  4. (pis kokulu/zararlı/zehirli) duman/gaz çıkarmak/yaymak/neşretmek, tütmek.
    The burnt heaps of wood were still fuming.
  5. tütsülemek.
  6. buğulanmak, buğusu çıkmak.
  7. öfkelenmek, kızmak, hiddetlenmek,
    mec. köpürmek, ateş püskürmek.
    He freted and fumed over the delay.
  8. duman gibi/dumanla beraber yükselmek.
sabırsızlanıp öfkelenmek Verb
davlumbaz
birisini beklerken sabırsızlanmak Verb
dumandan arıtma hücresi: hava üflenerek zararlı gazların yok edildiği odacık. Noun
dumandan arıtma hücresi: hava üflenerek zararlı gazların yok edildiği odacık. Noun
puro dumanı
önemsiz nedenlerden sinirlenmek Verb
birini gümrükte tütsülemek (aşırı gümrük almak Verb
(fish , meat) smoked

Tütsülenerek kurutulmuş
Duman rengi