hand out

  1. (a) (bedava) dağıtmak, tevzi etmek.
    The storekeeper handed out free candies. (b) düzenlemek, tertip
    etmek, icra/ifa etmek, donatmak.
    hand out severe punishment: şiddetli ceza vermek.
sadaka, bedava dağıtılan yiyecek.
The tramp was given a handout. Noun
(gazetecilikte) bildiri, tebliğ, basına verilen haber.
Please read the handout carefully. Noun
(bedava dağıtılan) örnek, çeşni, numune. Noun
elden dağıtılan belge, vesika, ilân vb. Noun
bildiri Noun, Advertising
hüküm vermek Verb, Law
karar vermek Verb, Law
tanıklara celpnameler dağıtmak Verb
ücretleri dağıtmak Verb
kontrolden çıkmak Verb
birine tamamen güvenmek/bel bağlamak, her dediğini yapmak, bir dediğini iki etmemek, mutlak itaat göstermek.
herşeye boyun eğmek, (bir kimsenin) her dediğini yapmak, eline ayağına kapanmak, her isteğine/emrine
uymak, dize gelmek.
I'll soon have him eating out of my hand: Yakında onu dize getiririm.
birinin eline bakmak Verb
(a) (hayvan) yemini avuçtan almak, (b)
mec. pek uysal olmak, birinin avucunun içine bakmak, yuları ele vermek.
birine elinden yedirmek Verb
birine tamamıyla bağımlı olmak Verb
çığırından çıkmak, çapraşık/dizginlenemez hale gelmek.
birine otomobilden çıkması için yardım etmek Verb
birine yardım eli uzatmak Verb
(bir işte) ipin ucunu kaçırmak, kontrolunu kaybetmek, hâkim olamamak.
(a) derhal, hemen, birdenbire, hiç tereddütsüz (özellikle olumsuz kararlar için kullanılır).
I refused
it out of hand. (b) elden/kontroldan çıkmış, zaptedilemez, kontrolsüz.
The angry crowd soon got out of hand. (c) bitmiş, mahvolmuş, elden çıkmış.
elden/kontroldan çıkmış, kontrol edilemez halde.
The excited crowd soon got out of hand: Heyecanlı
kalabalık kısa zamanda kontrol edilemez hale geldi.
elini uzatmak Verb
birinin elinden bir mektubu kapmak Verb
el uzatmak.