hang-up

  1. Noun güçlük, engel, takıntı, takınak, ketleme, ürkeklik, korku, sıkıntı.
    He's got a hang-up = hang up about
    flying: Uçmaktan korkar.
takıntı Food-Kitchen
(a) (çengele/çiviye vb.) asmak, (b) (telefonu) kapatmak.
I was so angry I hung up on her (while she
was talking): Öyle kızdım ki (daha o konuşurken) telefonu yüzüne kapattım. (c) gecikmek, geri kalmak, geri bırak(ıl)mak, ertele(n)mek, tehir etmek.
The peace talks were hung up while the representatives spoke to their governments. (d)
Avust. (atı) bağlamak.
güçlük, engel, takıntı, takınak, ketleme, ürkeklik, korku, sıkıntı.
He's got a hang-up = hang up about
flying: Uçmaktan korkar.
Noun