hustle

  1. gayretle/hızla ilerlemek/çalışmak, çabalamak.
    He had to hustle to earn enough money to support his family.
  2. itip kakmak, itip kakarak ilerlemek/yol açmak.
  3. (ticarette, iş hayatında) cerbezeli/atılgan/yırtıcı olmak, tuttuğunu koparmak.
  4. (a) gayrımeşru/hileli/ahlâksız yollardan geçim sağlamak, (b) (fahişe) sırnaşmak, asılmak, müşteri teminine çalışmak.
  5. sepetlemek, zorla/apar topar dışarı atmak, kıçına tekme vurup kovmak.
    They hustled him out of the
    bar. The police hustled the tramps out of the town.
  6. zorla sürüklemek, ite kaka götürmek.
    They hustled the suspect away. The other boy hustled him along the street.
  7. (birisini bir şey satınalmaya, bir iş yapmaya) zorlamak, sıkboğaz etmek.
  8. hile ile/zorla satmak,
    argo yutturmak, kafeslemek, faka bastırmak.
    to hustle souvenirs.
  9. (hile ile/zorla para vb.) sızdırmak, gayrımeşru yoldan/zorbalıkla elde etmek.
  10. alelacele yapıp bitirmek, aceleye getirmek,
    argo şişirmek, şipşak yapmak.
    to hustle a bill
    through a legsilature: yasa tasarısını alelacele meclisten geçirmek.
  11. gayret, çaba, hummalı faaliyet.
  12. itişip kakışma, itip kakma.
  13. acele, telâş.
bir hırsızı kamyonete tıkmak Verb
hengâme, hayhuy, telâş, velvele.
birini alelacele bir karar almaya zorlamak Verb
kalabalığı ite kaka yararak ilerlemek Verb
acele yapmak/elde etmek.
(US) acele etmek Verb