anxious

English-Turkish Translation

  1. Adjective endişeli, kaygılı, üzüntülü, kuruntulu.
    to be over-anxious: son derece üzüntü/endişe içinde olmak.

    She was dreadfully anxious lest her son should be late: Oğlu geç kalacak diye ödü kopuyordu.
    I am anxious about her health: Sağlığından endişe ediyorum.
  2. Adjective üzücü, endişe verici, netameli, belalı.
    It is an anxious business: Bu, netameli/belalı bir iştir.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

be anxious
endişelenmek Verb
be restless and anxious
içi içine sığmamak Verb
anxious doubtful
işkilli
anxious for
istekli, hevesli, arzulu.
to be anxious for something: bir şeyi şiddetle arzu etmek/istemek.
to
be anxious to do something: bir şey yapmaya hevesli olmak/canatmak.
I am not very anxious to go out: Sokağa çıkmayı pek canım istemiyor.
I am very anxious that he should come: Onun gelmesini çok arzu ediyorum (canü gönülden istiyorum).
anxious seat
tövbe peykesi/sırası. Noun
anxious suspense
endişeli bekleyiş
anxious to (in resolutions)
arzu ederek; isteyerek (ilke kararlarında)
anxious to do something
birşeyi yapmaya çok hevesli Adjective
anxious to do something
birşeyi yapmaya çırpınan Adjective
anxious to do something
birşeyi yapmaya can atan Adjective
anxious to do something
birşeyi yapmaya çok istekli Adjective
be anxious about
merak etmek Verb
be anxious about
meraklanmak Verb
be very anxious to have
içi gitmek Verb
make someone anxious or curious
meraklandırmak Verb
not to be very anxious to do
yapmaya pek hevesli olmamak Verb
English-Turkish phrases from Zargan's own database