in person

act in person

şahsen hareket etmek Verb

appear in person

şahsen mevcut olmak Verb

appear in person

davalının avukat tayin etmeden huzura çıkması

appear in person

ispatı vücut etmek Verb

appear in person

mahkemeye bizzat çıkmak Verb

application in person

şahsen müracaat etmek Verb

apply in person

şahsen başvurmak Verb

be delivered to the addressee in person

şahsın (muhatabın) bizzat eline teslim edilmek Verb

be present at a meeting in person

bir toplantıda bizzat bulunmak Verb

to be delivered in person

elden teslim edilecektir

in person or by proxy

şahsen veya vekaleten Adverb, Law

be treated by law as a person in her his own right

kanun önünde kendi başına bir insan gibi muamele görmek Verb

merge in one person

(haklar) bir kişide toplamak Verb

merging of (two or more) rights in one person

iki ya da daha çok hak kın bir kişide toplanması

person from the region one grew up in

memleketli

person in charge

sorumlu kişi

person in charge of preparing a program (me

programcı

person in default

mütemerrit

person in the advertising business

reklamcı

person not resident in a country

ikametgâhı bir ülkede olmayan şahıs

person not resident in a territory

ikametgâhı bir ülkede olmayan şahıs

person remanded in custody

tutuklu veya mahpus bulunan bir kimseyi sorgusundan sonra yeniden hapishaneye göndermek Verb

person resident in a territory

bir ülkede ikamet eden şahıs

person sentenced in absence

gaiplerin muhakemesi

person who is completely lacking in stick-to-itiveness

maymun iştahlı

person who is passionately in love

sevdalı

person who puts money in a bank

mudi

person who tends a counter in a store

tezgâhtar

stare a person in the face

görülmemesi olanaksız olmak Verb

the character of a person who keeps his calm in general

telaşsız