inconvenience

  1. zahmet, rahatsızlık, sıkıntı, müşkülât, zorluk, güçlük.
    to put someone to great inconvenience:
    bir kimseye büyük zahmet vermek.
    I don't want to put you to any inconvenience: Size zahmet vermek istemem.
    He went to a great deal of inconvenience to help me: Bana yardım için büyük zahmetlere katlandı.
    I was put to/I suffered great inconvenience: Çok sıkıntı çektim.
  2. uygunsuzluk, münasebetsizlik.
  3. rahatsız eden şey, rahat/huzur kaçıran nesne, engel, mania, sıkıntılı şey, baş belası.
  4. rahatsız etmek, zahmet/sıkıntı vermek, taciz etmek.
bir şeyi büyük zahmetle yapmak Verb
birine büyük zahmet vermek Verb
birini tedirgin etmek Verb
bir sakıncaya çare bulmak Verb
şehirden uzak yaşamanın güçlüğü
trafiği engellemek Verb
birine yük olmak Verb
birine zahmet vermek Verb