Transitive Verb kandırmak, ikna etmek, aklını çelmek, imale etmek, sevketmek, teşvik etmek. They induced him to accept.
Advertising induces people to buy: reklam halkı alışverişe teşvik eder. induce him to stay: Onu kalmaya ikna et. Nothing will induce me to do it: Dünyada (başımı kesseler) onu yapmam.
Transitive Verb sebep olmak, sevketmek, müsebbip olmak. sleep induced by drug: ilâcın sebep olduğu uyku. a
sickness induced by fatigue: yorgunluktan ilerigelen hastalık. Too much food induced sleepiness.