induce

  1. Transitive Verb kandırmak, ikna etmek, aklını çelmek, imale etmek, sevketmek, teşvik etmek.
    They induced him to accept.

    Advertising induces people to buy: reklam halkı alışverişe teşvik eder.
    induce him to stay: Onu kalmaya ikna et.
    Nothing will induce me to do it: Dünyada (başımı kesseler) onu yapmam.
  2. Transitive Verb sebep olmak, sevketmek, müsebbip olmak.
    sleep induced by drug: ilâcın sebep olduğu uyku.
    a
    sickness induced by fatigue: yorgunluktan ilerigelen hastalık.
    Too much food induced sleepiness.
  3. Transitive Verb, Physics irkiltmek, endüklemek, (akım/gerilim/mıknatıslık) üretmek.
  4. Transitive Verb, Logic tüme varmak, istintaç etmek.
işçileri greve gitmeye kışkırtmak Verb
birini fikrini değiştirmeye teşvik etmek Verb