karşısında

Turkish-English Translation

  1. before
  2. against
  3. over against
  4. vis-à-vis
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

... karşısında
in view of ... Adverb
bu olaylar karşısında
in view of the facts
gerçekler karşısında
on the basis of facts
ihtiyaç karşısında
at a pinch
tehlike karşısında
in the face of danger
tehlike karşısında
in the presence of danger
karşısında eğilmeye mecbur tutmak
to humble Verb
(film) X karşısında oynamak
to play opposite x Verb
(umulmadık bir şey karşısında hayret ifadesi) işte
lo and behold
ateş karşısında ısınmak
to warm oneself at the fire Verb
baskı karşısında yumuşamak
to give way to pressure Verb
belirli bir uyarım karşısında tüketici toplumunun davranışı
consumer reaction
bir engel karşısında duraklamak
to balk Verb
bir iddiayı gerekçesi karşısında kabul etmek
to admit a claim on the merits Verb
bir şey karşısında açık fikirli olmak
to keep an open mind on sth Verb
bir şey karşısında ağzı açık kalmak
to stand with open mouth before sth Verb
bir şey karşısında mest olmak
to get exhilarated to the point of intoxication about sth Verb
bir şeyi bir şey karşısında değişmek
to exchange something for sth Verb
bir soru karşısında şaşkına dönmek
to be stumped at a question Verb
bir sorun karşısında tutum benimsemek
to take one's stand Verb
bir suçlama karşısında verilen tam cevapı bulmak
to have a complete answer to an accusation Verb
birçok güçlüklerin karşısında başarı elde etmek
to succeed in the face of many difficulties Verb
biri karşısında tahammülünü yitirmek
to be out of patience with sb Verb
birine birinin karşısında rol vermek
to cast someone opposite someone Verb, Cinema
birinin karşısında olmak
to side against someone Verb
birinin karşısında oturmak
to sit opposite to sb Verb
birinin karşısında yer almak
to side against someone Verb
birşey karşısında değer kazanmak
to gain against something Verb
birşey karşısında pes etmek
to give in to something Verb
birşeyin karşısında durmak
to stand out against something Verb
ceza karşısında duyulan korku
mastigophia
cezalandırılma karşısında korkmamak
to face the music Verb
dış etkiler karşısında etkisiz kalan
passive
düşmanın ilerlemesi karşısında direnme göstermemek
to make no resistance to the enemy's advance Verb
güçlük karşısında çaba göstermemek
to make the worst of Verb
güçlükler karşısında gülmek
to laugh at difficulties Verb
haberler karşısında ne yapacağını şaşırmak
to be overpowered by the news Verb
haberler karşısında şaşkına dönmek
to be overwhelmed at the news Verb
hiçbir şey karşısında tereddüt etmemek
to hesitate at nothing Verb
iflas tehlikesi karşısında kalmak
to be faced with bankruptcy Verb
ihmalin sonuçlarından kanun karşısında sorumlu olmak
to be liable in law for the result of one's own negligence Verb
ihmalinin sonuçlarından kanun karşısında sorumlu olmak
to be liable in law for the results of one's own negligence Verb
iş karşısında davranış
work attitude
kalabalık karşısında duyulan korku
ochlophobia
kamuoyunun baskısı karşısında yumuşamak
to yield to the pressure of public opinion Verb
kanun karşısında eşit
equal justice under law
kanun karşısında eşit
equal justice under the law
kanun karşısında eşit olmak
to be equal before the law Verb
kanun karşısında eşitlik
equality before the law
kötü haberler karşısında omuz silkmek
to shrug off bad news Verb
kuvvet karşısında boyun eğmek
to yield to force Verb
rakipler karşısında maliyetten % 30 tasarruf sağlamak
to save 30 % on costs versus competitors Verb
rekabet karşısında düşük navlunla yüklenen konferans gemisi
fighting ship
talep artması karşısında alınan önlemler
demand pull measures Noun
tehdit karşısında sinmek
to surrender to intimidation Verb
tek hakim karşısında yargılanma
trial before a single judge
televizyon karşısında mıhlanmış gibi oturmak
to be riveted to the screen Verb
televizyon karşısında oturmak
to sit before the screen Verb
uluslarası para fonu karşısında durum
(IMF) position in the fund
yeni vergiler karşısında homurdanmak
to murmur against new taxes Verb
yolun karşısında oturmak
to live across the way Verb
Turkish-English phrases from Zargan's own database