lodge

  1. kulübe, ahşap kır/köy evi, tatil evi.
    My uncle rents a lodge in the mountains every summer.
  2. kapıcı/bekçi/bahçıvan kulübesi, kabin.
  3. sayfiye oteli.
  4. tekke, loca: gizli cemiyetlerin/masonların toplantı yeri.
    Drand lodge: Farmason Yönetim Kurulu.
  5. (bir malikâne veya müessesede) hizmetli/müstahdem konutu.
  6. (Amerikada) yerli/kızılderili konutu/çadırı.
  7. hayvan ini/yuvası.
  8. misafir etmek/olmak/kalmak.
    to lodge at a friend's house.
    lodge with someone: birinin evinde
    oturmak, biriyle düşüp kalkmak.
    Where are you lodging now? I'm lodging with Mr&Mrs. X.
  9. barın(dır)mak, sığın(dır)mak, yerleş(tir)mek, (geçici olarak/kira ile) oda vermek/iskân etmek.
    Can
    you lodge us for the weekend? to lodge students.
  10. (emanet) vermek/teslim etmek, depo etmek, (bankaya para) yatırmak, emanet etmek.
    lodge money in a
    bank. lodge one's valuables in the bank while away from home on holidays.
  11. yerleş(tir)mek, otur(t)mak, kon(dur)mak, sapla(n)mak.
    My kite lodged in the top of a tree. The hunter
    lodged a bullet in the lion's heart. A small fishbone lodged in his throat and had to be removed by a doctor.
  12. içermek, içine almak, ihtiva /ihata etmek.
  13. lodge in/with: yetki/salâhiyet vermek.
  14. (dilekçe/bilgi vb.) vermek/sunmak, arzetmek, takdim etmek.
    to lodge a complaint: şikâyet etmek.

    We lodged a complaint with the police: Polise şikâyet ettik.
    lodge a complaint against one's neighbors with the authorities.
    to lodge an appeal: temyiz etmek.
  15. (rüzgâr/yağmur ekini vb.) yere sermek/yatırmak, yerle bir etmek, dümdüz etmek.
  16. (geyiği vb.) izlemek, izleyerek yuvasını bulmak.
  17. kiracı olmak, kirada oturmak, geçici olarak bir yerde kalmak/ikamet etmek.
    We are merely lodging at
    present: Şimdilik geçici olarak bir yerde kalıyoruz.
  18. içine gömülmek/saplanmak.
    The bullet lodged in his brain: Mermi beynine saplandı.
Tekke ve Zaviyelerin Kapanışına İlişkin Kanun Proper Name, Law
değerli şeylerini bankaya emanet etmek Verb
ayan meclisi
senato
Mason locası Noun
(Farmason vb.) yönetim kurulu. Noun
köşk
av kulübesi Noun
av evi
Mason locası Noun
(a) tedavi evi/kulübesi, K. Amerika kızılderililerinin tedavi maksadıyla âyin/sihir yaptıkları yer, (b)
K. Amerika
Algonquin kızılderilileri arasında en önemli dinî toplum.
motel. Noun
kapıcı kulübesi Noun
kapıcı odası Noun
avcı kulübesi.
haber verilmeden satılmaması için tapu dairesine bir belge tevdi etmek Verb
(US) Br bir çek takdim etmek Verb
tahsil için bankaya çek vermek Verb
şikâyetçi olmak Verb, Law
iddiada bulunmak Verb, Law
iddia öne sürmek Verb, Law
şikâyette bulunmak Verb, Law
birini mahkemeye vermek Verb
şikâyetçi olmak Verb, Law
şikâyette bulunmak Verb, Law
resmen şikâyet etmek, dava etmek.
A complaint has been lodged against you with the police: Seni polise şikâyet ettiler.
birinden şikâyetçi olmak Verb, Law
biri hakkında şikâyette bulunmak Verb, Law
birini şikâyet etmek Verb
komşusunu şikâyet etmek Verb
bir makama şikâyette bulunmak Verb, Law
birini şikâyet etmek Verb
bir senedi bankaya kırdırmak Verb
iflas masasına alacağını beyan etmek Verb
iflas masasından alacağını belgeleyen kanıt sunmak Verb
protesto çekmek Verb
teklif vermek Verb
ihaleye teklif vermek Verb
idari yetki vermek Verb
davayı daha yüksek bir mahkemeye devretmek Verb
temyiz etmek Verb
temyiz mahkemesine başvurmak Verb
itiraz name vermek Verb
itirazname vermek Verb
bir itirazda bulunmak Verb
(borsa , Br) bir kur tespitini protesto etmek Verb
bir patente itiraz etmek Verb
patente itiraz etmek Verb
güvence olarak vermek Verb
teminat olarak vermek Verb
bir yerde kalmak Verb
bir yerde konaklamak Verb
bir otelde kalmak Verb
bir otelde yerleşmek Verb
(Br) kefile haber vermeden arazi veya mülkün satılmasını önlemek için tapu dairesine belge vermek Verb
birinin aleyhine sahtekârlık suçundan dava açmak Verb
vesaiki tevdi etmek Verb
belge sunmak Verb
borcun ödenmesi için başvurmak Verb
polise ikamet beyannamesi vermek Verb
depoya yerleştirmek Verb
resmi haber vermek Verb
birinin aleyhinde dava ikame etmek Verb
birini ihbar etmek Verb
bankaya para yatırmak Verb
birine parasını emaneten tevdi etmek Verb
birine emanet olarak para teslim etmek Verb
otel kapıcısı
birinin eline yetki vermek Verb
suretleri yediemine teslim etmek Verb
bir kredi için teminat olarak bankaya menkul değer sunmak Verb
birini hapse atmak Verb
hisseleri güvence olarak emaneten yatırmak Verb
teminat olarak hisse senedi vermek Verb
biriyle birlikte kalmak Verb
birinin yanında kalmak Verb
birinden 5 bin dolar talep etmek Verb
birinin geçim ve bakımını temin etmek Verb
birini yatırıp yedirmek Verb
patent bürosunda tescil edilmek Verb
patent bürosunca tescil edilmek Verb
Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası Proper Name, Organizations