mere

  1. sırf, sadece, daha, henüz, alelâde, …'den başka değil.
    He is still a mere child: O henüz bir çocuk!

    It was a mere coincidence: Sırf bir tesadüftü/tesadüften başka bir şey değildi.
    The cut was a mere scratch: Yara bir sıyrıktan ibaretti.
    a mere nobody: önemsiz kişi, solda sıfır.
    a mere nothing: pek önemsiz/hiç mesabesinde bir şey.
  2. katkısız, karışıksız, saf, safi (şarap, dil vb.).
  3. salt, sırf, belirtilenden başka değil.
  4. göl, durgun su.
  5. sınır, hudut, sınır taşı, hudut işareti.
eski benliğinin enkazı durumuna gelmek Verb
her an iptal edilebilecek vekâletname
formalite gereği
sırf hayalden ibaret
düpedüz bahane
kanuni bakımdan önemsiz açıklamalar Noun
sırf gösteriş
varsayımdan ibaret
devede kulak, önemsiz şey.
formaliteden ibaret
sadece bir formalite meselesi
delil kırıntısı
önemsiz şey
âdet yerini bulsun diye
başka birinin elinde alet olmak Verb
otomat olmak Verb
bir suçlunun elinde oyuncaktan ibaret olmak Verb
varsayımlar üzerine dayanmak Verb
çok ucuza satın almak Verb
tamamen tesadüfi
bir tahmin yürütürsek
sudan ucuza satmak Verb
duruşma komediden ibaretti
duruşma komediden ibaretti
birine solda sıfır gibi davranmak Verb
bütün gün boğaz tokluğuna çalışmak Verb