nothing but

  1. sırf, sade, yalnız, …'den başka değil.
    He's nothing but a criminal: Katilin biridir, katilden başka bir şey değildir.
…'den başka hiç, … hariç hiçbiri.
It is nothing but laziness: Tembellikten başka bir şey değil.

Anything but that: O olmasın da (ne olursa olsun).
kendini sadece gülünç duruma düşürmek Verb
arkasında borçtan başka bir şey bırakmamak Verb
kabul etmekten başka çare kalmıyor