press

Verb, Textile Industry ütülemek
Verb basınç yapmak, tazyik etmek.
Verb basmak.
press the button to ring the bell.
Verb sık(ıştır)mak.
The shoe is pressing my toe. He pressed a coin into the little boy's hand.
Verb sıkıp suyunu/yağını çıkarmak.
to press grapes.
Verb baskı yapmak, zorlamak.
Verb sıkıca sarılmak, kucaklamak.
Verb ütüle(n)mek, (basarak) düzeltmek.
press the clothes with an iron. This dress presses easily.
Verb (canını) sıkmak, sıkıntı/üzüntü vermek, bunaltmak, taciz etmek.
He was pressed by circumstances.
Verb zorlamak, üstüne düşmek, mecbur etmek.
They pressed me for an answer: Beni cevap vermeye zorladılar.

Don't press your luck: Şansına güvenme, işi şansa bırakma.
Verb ısrar etmek, üzerinde ısrarla durmak.
Because it was so stormy, we pressed our guests to stay all night.
Verb ısrarla öne sürmek/iddia etmek.
Verb acele et(tir)mek, iki ayağını bir pabuca sokmak.
press forward = press on : ivmek, acele etmek,
hızla ilerlemek/devam etmek, yılmadan/cesaretle ilerlemek.
Let's press on with our work.
Time is pressing: Vakit dar.
be pressed for time: sıkışmak, vakti dar olmak.
Verb (davayı vb.) kovuşturmak.
Verb kalabalıklaş(tır)mak.
Verb canını sıkmak, baskı yapmak, zulmetmek.
Verb zorla askerliğe (özellikle bahriyeye) almak.
Verb (bir işi yapmaya) mecbur etmek/zorlamak.
press into service: el koymak, zorla kullanmak.
French
taxis were pressed into service as troop transports.
Verb (ite kaka/zorla) yol açmak.
He pressed his way through the crowd.
Verb üşüşmek, etrafını sarmak, sıkıştırmak.
So many people pressed round the famous actress that she couldn't get to her car.
Noun basın, matbuat.
press agent: basın sözcüsü.
press association: basın kurumu.
press-
attaché: basın ataşesi.
press- baron: = press lord
hkr. basın kralı.
press-card: basın kartı.
press conference: basın toplantısı.
press release = news release = release: basın bildirisi.
freedom of press: basın özgürlüğü.
the yellow press: tahrikçi/istismarcı basın, günlük olayları abartmalı ve hissî bir şekilde yayınlayan gazeteler.
Noun basılmış şeyler (özellikle gazeteler), matbua.
press clipping: kupür.
correct the press:
baskı yanlışlarını düzeltmek.
Noun basın mensupları.
The minister invited the press to a meeting to explain his activities.
press
box: basın mensuplarına ayrılan yer.
press gallery: basın locası.
Noun gazete yazısı, (basında çıkan) yorum.
The play received a good press .
Noun basımevi, matbaa.
press proof: son prova, makina provası.
in press: basılmakta.
off
the press: baskıdan çıkmış.
Noun (a) matbaa makinası, (b) (bkz: cylinder press ) ), (bkz: (c) (bkz: rotary press ).
Noun basım tekniği, matbaacılık.
Noun baskı tezgâhı.
Noun cendere, pres, mengene.
oil press: yağhane.
Noun basınç, baskı, tazyik.
Noun sıkış(tır)ma, it(il)me, zorla(n)ma, tazyik etme/edilme.
The press of modern modern life: zamanın gerektirdikleri.
Noun kalabalık, yığın, yığılma.
Noun ütüle(n)me, kalıp.
His suit was out of press: Elbisesi yeni ütülenmişti.
hat press: şapka kalıbı.
Noun acele, telâş, ivedilik, müstaceliyet, sıkışıklık.
Noun (elbise, kitap, broşur vb. için) dolap, sehpa.
Noun (askerliğe, özellikle bahriyeye) zorla alma.

English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

Indirim kodları, kupon ve kampanyalar için Jarrt

English Turkish Phrases

fight one's way through the press

kalabalıkta zorla ilerlemek Verb

member of the press

basın mensubu Noun, Media-Publishing

press one's advantage

faydası peşinde olmak Verb

press one's opinion on sb

fikrini başkasına kabul ettirmeye çalışmak Verb

press one's point

kendi görüşünü zorla kabul ettirmek Verb

press one's point

görüş açısı üzerinde ısrar etmek Verb

press one's suit

sevgisini belirtmek Verb

use the press as a vehicle for one's political opinions

basını kendi siyasal fikirlerinin aracı olarak kullanmak Verb

pres

kötü basın

baskı

balya markacısı

büyük şehir basını

sahte para basma presi

bogus press

sahte para presi

bogus press

kalp para basma makinesi

business press

iş hayatıyla ilgili basın

mesleki yayın

elbise ütüsü

giysi ütüsü

sikke presi

(Br) Avrupa basını

rüşvet yiyen basın

satın alınan basın

günlük basın

iş ve ticaret basını

acele baskı

yabancı basın

sahte para basma presi

gutter press

bulvar basını

hedge press

skandal haberleri yazan gazete

para yiyen basın

sendika basını Noun

yerel basın

el presi

rotatif makinesi

para basma presi

gazete basını

kâğıt para basma evi

muhalif basın

paketleme presi

balya markacısı

bulvar basını

merdane

bölgesel basın

para ile satın alınmış basın

sağ basın

sağcı basın

hadde tezgâhı

hadde

kabartma baskı

devlet basımevi

balya markacısı

teknik basın

matbuat

ticaret basını

ticaret basını (ticari konuları işleyen dergiler ya da gazeteler Noun

yeraltı basını

su cenderesi

su presi

dünya basını

sansasyon basını

(US) bulvar basını

basın etkinlikleri Noun

basın reklamcılığı

basın ajansı

basın bürosu Noun

basın ajansı

(tiyatro , US) tanıtma müdürü

basın sözcüsü

basın ilan bildirisi

basın arşivi

basın anlaşması

basın kurumu

basına ayrılan yer

basın toplantısı Noun

press bureau

basın bürosu Noun

press bureau

danışma bürosu Noun

press button

tuşlu (tuşlu telefon gibi

press campaign

basın kampanyası Noun

basın kartı

basın sansürü

basın merkezi

basın sözleşmesi

(US) gazete ya da dergi kupürü

basın ahlak yasası

basın yorumu

basın yorumları Noun

basın haberleri Noun

basın toplantısı

basın konferansı

seçkin gazeteci grubu

press controversy

basın polemiği

press copy

baskıya gidecek metin

basına gidecek metin

düzeltmen

musahhih

gazete muhabiri

basın muhabiri

basın kurulu

basın müşaviri

gazeteci kartı

(Br) basın kupürü

baskı tarihi

bir yayımın baskıyla verileceği tarih

press department

basın dairesi

press disclosure

basın ifşaatı

press distortions

çarpıtılmış basın haberleri Noun

basın hatası Noun

tutucu basın

basın locası

basına ayrılan tribün

basın rehberi

basın görüşmesi

gazete makalesi

gazete haberi

gazeteci yolculuğu

basma düğme

basın kanunu

gazeteciler listesi

gazete kralı

basın malzemesi

basın konusu

basın haberi

kaparo

pey akçesi

basın haberi

basın bürosu Noun

basın irtibat memuru

emmek Verb

basın fotoğrafçılığı

basın fotoğrafçısı

basına önceden gösterilen tanıtma filmi

press preview

basına az önceden gösterilen tanıtma filmi

press proof

makine provası Noun

press proprietor

gazete sahibi

press publicity

basın reklamı ve propagandası (tanıtım bedava yapıldığında propaganda niteliği kazanır

press publicity

basın reklamı ve propogandası Noun

press query

basın soruşturması

press quotations

basından alıntılar Noun

press reception

basın üyelerine verilen davet

press relations

basın ilişkileri Noun

press representative

basın temsilcisi

press review

basından haberler Noun

press revise

baskıya gidecek nüsha

press revise

düzeltilmiş

press room

baskı tezgâhlarının bulunduğu yer

press room

gazete binasında baskı tezgâhlarının bulunduğu yer

press room

bir toplantıda basın üyelerine ayrılan oda

press run

tiraj (bir gazete ya da basılı bir şeyin toplam nüsha sayısı

tiraj

basın ataşesi

(US) basın sözcüsü

basın servisi

pres atölyesi Noun

basın üyelerine yapılan gösteri

press show

basın mensuplarına yapılan gösteri

press statement

basın bülteni Noun, Media-Publishing

press statement

basın açıklaması Noun, Media-Publishing

fermejüp

çıtçıt

basın kodamanı

şınav

(Br) puşap

English-Turkish phrases from Zargan's own database

press

English-Turkish

Terms/Phrases

English-Turkish Translation

English Turkish Phrases