bread

English-Turkish Translation

  1. ekmek, yiyecek.
    French bread: francala.
    bread crumb: ekmek kırıntısı, ekmek ufağı.
    bread
    fresh from the oven: taze (fırından yeni çıkmış) ekmek.
    bread knife: ekmek bıçağı.
    loaf of bread: somun.
    new bread: taze ekmek.
    whole wheat bread: kara ekmek, kepekli undan yapılan ekmek.
  2. geçim, maişet.
    to earn one's bread: geçimini sağlamak.
    daily bread: geçim, maişet.
  3. (kiliselerde dinî tören için kullanılan) yufka, ince bisküvi.
  4. para.
  5. (aşçılıkta) üstüne ekmek kırıntıları serpmek, ekmek kırıntısına bulamak.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

(one's) daily bread
rızk
cast one's bread upon the waters
karşılık beklemeden iyilik yapmak, (fisebilillâh) hayır işlemek. “İyilik yap denize at, balık bilmezse hâlik bilir.”
cost one's bread upon the waters
karşılığını beklemeden iyilik etmek Verb
earn one's bread
hayatını kazanmak Verb
earn one's bread
geçimini sağlamak Verb
earn one's bread and butter
ekmeğini kazanmak Verb
earn one's daily bread
rızkıni çıkarmak Verb
get one's bread
ekmeğini kazanmak Verb
get one's bread
konuya gelmek Verb
know here one's bread is buttered on
gerçek çıkarının nerede olduğunu bilmek Verb
know on which side one's bread is buttered
kendi çıkarına bakmak Verb
know on which side one's bread is buttered
menfaatinin nerede olduğunu bilmek Verb
know which side of one's bread is buttered on
çıkarını /menfaatini bilmek, gerçek çıkarının nerede/hangi tarafta olduğunu bilmek.
Manufacture of bread; manufacture of fresh pastry goods and cakes (NACE code: C10.7.1)
Ekmek, taze pastane ürünleri ve taze kek imalatı (NACE kodu: 10.71) Noun, Trades-Professions
one's daily bread
günlük kazanç
quarrel with one's bread and butter
kendi bindiği dalı kesmek Verb
quarrel with one's bread and butter
kendi menfaatine halel getirmek Verb
Retail sale of bread, cakes, flour confectionery and sugar confectionery in specialised stores (NACE code: G47.2.4)
Belirli bir mala tahsis edilmiş mağazalardaki ekmek, pastalar, unlu mamuller ve şekerli ürünlerin perakende
ticareti (NACE kodu: 47.24)
Noun, Trades-Professions
sourdough bread
ekşi mayalı ekmek Noun, Food-Kitchen
sourdough bread
ekşi maya ekmek Noun, Food-Kitchen
sweat for one's bread
alnının teriyle para kazanmak Verb
take the bread out of someone's mouth
(birinin) ekmeğini elinden almak, geçimine/nasibine engel olmak.
to know on which side one's bread is buttered
kârın/çıkarın nereden geleceğini bilmek.
win one's daily bread
günlük ekmeğini kazanmak Verb
a food eaten with bread
katık
a sweet yeast bread
paskalya çöreği
antidoron, holy bread
eulogia ile ayni anlama gelir. kutsal ekmek: Doğu kiliselerinde akşam duası veya takdis âyini
sonunda cemaate dağıtılan ekmek.
black bread
kara ekmek, çavdar ekmeği. Noun
Boston brown bread
(mısır, çavdar unu ve pekmezle yapılan) kara ekmek.
break bread
(a) yiyeceğini birisi ile paylaşmak.
break bread
yemek yemek, yiyeceği birlikte paylaşmak.
brown bread
esmer ekmek, kara ekmek. Noun
brown bread
Boston brown bread Noun
corn bread
mısır ekmeği. Noun
cost of bread
ekmek parası
daily bread
günlük geçim
daily bread
günlük ekmek Verb
daily bread
geçim
fancy bread
özel ekmek Verb
French bread
Fransız ekmeği.
Half a loaf is better than no bread
Yarım ekmek hiç yoktan iyidir. Adjective
holy bread
antidoron ile ayni anlama gelir. kutsal ekmek: Rum Ortodoks kiliselerinde âyin sonunda takdis
edilerek cemaate dağıtılan ekmek.
holy bread
kutsal ekmek: kiliselerde Aşai Rabbani âyininde kullanılan ekmek.
honey bread
carob Noun
Hottentot's bread
elephant's-foot
household bread
ev ekmeği
in bad bread
şanssızlığa uğramak Verb
in good bread
iyi durumda olmak Verb
Indian bread
mısır ekmeği. Noun
Indian bread
corn bread, (b) tuckahoe.
Italian bread
İtalyan ekmeği.
light bread
francala: beyaz undan yapılmış yumuşak ekmek. Noun
monkey bread
(a) baobap ağacı, ekmek ağacı, (b) maymun ekmeği, baobap meyvesi.
new bread
taze ekmek Verb
pilot bread
hardtack Noun
pizza-like bread
pide
pone bread
mısır ekmeği. Noun
rye bread
rye ile ayni anlama gelir. çavdar ekmeği.
salt-rising bread
tuzlu mısır ekmeği. Noun
set bread
hamuru mayalayıp dinlendirmek.
ship bread
peksimet.
small bread
yetersiz para meblağı
spoon bread
mısır unu, süt, yumurta ve yağ ile yapılan ekmek. Noun
spoon bread
kaşık tatlısı: hamuru kaşıktan tavaya dökülerek pişirilen tatlı. Noun
St. John's bread
keçiboynuzu.
stale bread
bayat ekmek Noun
stomach sweet bread
sweetbread (1). Noun
unleavened bread
hamursuz
white bread
white ile ayni anlama gelir. beyaz ekmek.
whole-wheat bread
kepek ekmeği
bread acts
borç nedeniyle bahse girmiş olanların iaşesine ilişkin kanunlar Noun
bread and butter
kişinin geçimini sağladığı biçim
bread and butter
kazanç ya da geçim yolu
bread and butter
sıradan
bread and butter
maddeci
bread and butter
tereyağlı ekmek Verb
bread and butter business
kişinin geçimini sağladığı en önemli iş
bread and butter business
asıl iş
bread and butter economic issues
ekonomik günlük sorunlar Noun
bread and butter issues
günlük ekonomik sorunlar Noun
bread and butter letter
şükran mektubu.
bread and butter minded
kuru fikirli
bread and butter minded
maddeci
bread and butter program (me)
müsbet kafalı program
bread basket
tahıl ambarı
bread basket
mide
bread basket
ekmek sepeti
bread buttered on both sides
görülmemiş şans
bread coupon
ekmek kuponu
bread coupon
ekmek karnesi
bread crumbs
galeta unu Noun, Food-Kitchen
bread earner bread winner
kendisinin ve onun eline bakanların geçimini temin eden kimse
bread knife
ekmek bıçağı Noun, Food-Kitchen
bread line
parasız ekmek veya yemek almak için kuyruk
bread queue
ekmek kuyruğu
bread riot
açlık grevi
bread seller
ekmekçi
bread shortage
ekmek kıtlığı
bread stick
galeta
bread ticket
ekmek karnesi
bread unit
ekmek karnesi
a kind of bread suitable for making toasted sandwiches
tost ekmeği
algarroba, St. John's bread, carob bean
carob ile ayni anlama gelir. keçiboynuzu, harup ağacının meyvesi.
breakfast off bread and cheese
peynir ekmekle kahvaltı yapmak
confinement on bread and water
katıksız hapis
dish made from pieces of dry bread and broth
papara
dislocation of bread supplies
ekmek ikmalinde arıza
eat the bread of idleness
boş gezenin boş kalfası olmak Verb
fine white bread sold as a longish thin loaf
francala
live on bread and water
ekmek ve su ile yaşamak Verb
loaf of bread issued to a soldier as part of his ration
tayın
solitary confinement with bread and water as food
katıksız hapis
take the bread out of sb's mouth
birinin ağzından lokmasını almak Verb
the bread has gone stale
ekmek bayatlamış
the bread has gone stale
ekmek bayatladı
English-Turkish phrases from Zargan's own database