puzzle

  1. bilmece, şaşırtmaca, bulmaca.
  2. şaşırtıcı soru/durum, esrarengiz kimse.
  3. muamma.
    He is a real puzzle to me.
  4. şaşkınlık, hayret.
  5. şaşır(t)mak, hayrete düş(ür)mek.
    I was sometimes puzzled how to answer. The child's illness puzzled
    the doctor; he couldn't find the cause.
  6. düşün(dür)mek, muamma gibi gelmek.
    to puzzle someone with a question: birine bir soru sorarak düşündürmek.
beynini patlatmak Verb
kafa yormak Verb
şaşkınlık içinde olmak Verb
(a) şaşırtıcı/zor bilmece/bulmaca, (b) çözülmesi zor/karışık/muğlâk sorun.
bulmaca, (çapraz) bilmece. Noun
bulmacanın anahtarı elinde olmak Verb
oymalı bilmece: kesilmiş parçaları bir araya getirip bütün bir resmi oluşturmaktan ibaret oyun. Noun
çetrefil/muğlâk iş, içinden çıkılması güç sorun/durum. Noun
Şili çam fıstığı
(Araucaria imbricata) : karışık dallı/budaklı, sert yapraklı bir ağaç. Tohumları yenir.
resim bulmacası
resimli bilmece.
bir bulmaca çözmek Verb
şifreli kilit
sırrını çözmek, derin düşünerek cevabını bulmak, bilmeceyi/muammayı halletmek.
I've tried for days
to puzzle out what could have made her so angry.
(sırrını) anlamaya/çözmeye çalışmak.
birine bir soru sorarak sıkıntıya sokmak Verb
bulmaca sözlüğü