asitli yağmur (sülfürik asit ve nitrik asit içeren yağmur
asit yağmuru
Noun, Environment-Ecology
tam sıhhatli, sapasağlam, turp gibi.
Jane's been ill, but she's as right as rain now.
buzlu yağmur, yağar yağmaz buz tutan yağmur.
Noun
sulu sepken: karla karışık yağmur.
Noun
ardı arkası kesilmeyen yağmur
yağmur yağacağa benzemek.
(yağmur) sicim gibi inmek, bardaktan boşalırcasına yağmak.
It's really pelting down= It's pelting with rain: Sicim gibi yağmur yağıyor. 8
at full pelt: bütün hıziyle, alabildiğine koşarak.
bardaktan boşalırcasına (yağmur) yağmak.
bardaktan boşanırcasına /sel gibi yağmur yağmak.
bardaktan boşanırcasına yağmak, sel sele gitmek.
ertelenen oyunun sonraki gösterisi için muteber bilet.
Noun
ucuz satılan ve mevcudu tükenen malı sonra aynı fiyata satmayı vadeden belge.
Noun
yağmur kuşu: çiftçilerin yağmur yağacağını haber verdiğine inandıkları birkaç çeşit kuş
Noun
yağmur dansı: Amerika kızılderililerinin yağmur yağması için yaptıkları âyin.
Noun
üç gün durmadan yağmur yağmak
Verb
cengel, tropikal orman, çok yağmur yağan tropik ülkelerdeki sık orman.
Noun
yağmur ormanı
Noun, Environment-Ecology
yağmur hasarı sigortası
Noun
bütün gün durup durup yağmak
Verb
her türlü havada, ister yağmur yağsın ister güneş açsın.
davete başka zaman icabet etmek, “alacağı olmak”.