konforlu yolculuk olanağı
ikram, bedava elde edilen şey.
Noun
birini arabasına almak
Verb
sahibinin izni olmadan yapılan otomobil gezintisi, hızlı sürüş.
joy-rider: bu tür gezintiye çıkan.
go for a joy ride: sahibinden izin almadan otomobili ile gezmek.
Noun
dokunmamak, kendi haline bırakmak/terketmek.
Let the matter ride until the next meeting.
bir şeyi oluruna bırakmak
Verb
yol parasını paylaşmak
Verb
biletsiz yolculuk etmek
Verb
bilerek birinin başına bela açmak
Verb
birini arabayla gezdirmek
Verb
birini arabasına almak
Verb
thumb ile ayni anlama gelir. otostop yapmak.
(a) zahmetsiz kâr sağlamak, kelepire/anafora konmak, (b) keyif sürmek, zevk ve safa içinde keyfine bakmak.
kendi zevki için özel işine çok zaman ayırmak.
(US) araba ile gezmek
Verb
(a) (atla vb.) üzerine saldırıp tepelemek/ezmek/çiğnemek, (b) arkasından yetişmek, yenmek, hakkından
gelmek, alt etmek, galip gelmek, (c)
den. halata/makaraya bütün ağırlığı ile asılmak, aşağı çekmek, (d) (ata binmekten vb.) yorgun/bitap düşmek.
(Br) aşağıya asansör ile inmek
Verb
(a) dikkatsizce binmek, (b) körü körüne felakete sürüklenmek.
bedava yolculuk etmek
Verb
ses kaydı ya da yayın sırasında ses seviyelerinin denetlenmesi
bir şeyi kontrol etmek
Verb
elinden geldiği kadar çabuk gitmek
Verb
gözkulak olmak, mukayyet olmak, dikkat/ihtimam göstermek.
Mary rode herd on the small children walking home from school to keep them from running into the street.
başarmak, büyük başarı/muvaffakiyet kazanmak, işleri yolunda gitmek.
He is riding high: Bütün işleri yolunda.
kamuoyu yoklamasında çok olumlu sonuç almak
Verb
kamu taşıt araçlarıyla yolculuk etmek
Verb
(a) üzerine binmek.
The little boy rode in his father's shoulders. (b) (sırtında vb.) taşımak.
Shall I ride you on my back? (c) (hayvana) binmek.
The king riding on an elephant. (d) güvenmek, dayanmak.
önemsiz bir konu üzerinde gereğinden fazla durmak
Verb
(a) (denizde) fırtınayı selametle atlatmak, (b) (başarı ile) dayanmak, tahammül etmek, katlanmak, çekmek.
mali bir krizi atlatmak
Verb
kötü durumu arkada bırakmış olmak
Verb
kötü zamanları atlatmak
Verb
karantinayı sürdürmek
Verb
çelik krizini atlatmak
Verb
hiçbir itiraz dinlememek
Verb
hiçbir itiraza aldırmamak
Verb
kaba ve kırıcı biçimde davranmak
Verb
dikkatsizce ilerlemek
Verb
haşin/sert/kötü davranmak, -i ayaklarının altına almak, çiğneyip geçmek, ezmek, tahakküm etmek.
(motorun) arkasında gitmek
Verb
şöföre refakat etmek
Verb
şöförün yanında oturmak
Verb
birine çocuk muamelesi yapmak
Verb
tehlikeli biçimde yaşamak
Verb
konjonktürü alabildiğine yükseltmek
Verb
(US) gizli bir derneğe yazılmak
Verb
(ata binip tazılarla tilki, tavşan vb.) avlamak.
çok tehlikeli işlere girişmek, kelleyi koltuğa almak.
(US) işe tramvayla gitmek
Verb
sıvanmak, kıvrılmak, yukarı kaymak/çekilmek.
His sleeve has ridden up. This coat rides up at the back.
(a) dizgini bırakmak, atı dizginsiz sürmek, (b)
mec. (birisine) müsamaha göstermek, hoşgörmek,
hoşgörür/müsamahakâr davranmak.
zor bir duruma uyum sağlamak
Verb
zorluklara göğüs germek
Verb
sorunlarla başa çıkmak
Verb
zorlukların üstesinden gelmek
Verb
geri çekilerek yumruğun etkisini azaltmak
Verb, Boxing
marşandiz treninde cer çubuğuna asılarak beleş seyahat etmek.
arabayla gezintiye çıkmak
Verb
yürüyerek /yaya gitmek.
come on shanks mare: yaya/yürüyerek gelmek.
We came on shanks mare: Yürüyerek/yaya geldik.
otobüste sarsıntılı bir şekilde yolculuk etme
demirli/demirlemiş olmak.
yüksekten atmak, caka satmak.