ride

  1. Verb (ata, bisiklete vb.) binmek.
    He rides well: İyi binicidir.
    I can't ride bicycle: Bisiklete
    binemem.
    ride one's horse at a fence: atını bir engele sürmek.
    ride hard: (a) atını vb. alabildiğine/hızlı sürmek, (b) gözü pek binici olmak.
  2. Verb (arabaya) binmek, (araba ile) gitmek.
  3. Verb (omuzda vb.) taşınmak.
  4. Verb (desteği ile/sayesinde) ilerlemek.
    riding on his friend's success.
  5. Verb (bir şeye dayanarak) hareket etmek.
    The wheels rides on shaft.
  6. Verb (gemi vb.) yüzmek, su üstünde gitmek.
    The ship rides on the waves.
  7. Verb binilmesi/sürülmesi (rahat vb.) olmak.
    This car ride easily/smoothly.
  8. Verb binip sürmek/kullanmak, binip gitmek.
  9. Verb (boşlukta) kaymak, (yıldız vb.) hareket etmek.
  10. Verb demirlemek, demir atmak.
    ride at anchor: demirleyip beklemek.
    ride a wave: dalga ile sürüklenmek.
  11. Verb (kırık kemik vb.) üstüste binmek.
  12. Verb değişmemek, olduğu gibi sürüp gitmek.
  13. Verb zorla yönetmek, hüküm sürmek, zulmetmek.
    a country that is ridden by a power-mad dictator.
    ride
    an idea etc. to death: bir fikri vb. aşırılığa vardırmak.
  14. Verb (yoldan/bölgeden) geçmek, geçip gitmek.
  15. Verb (binerek) yapmak/etmek.
    to ride a race.
  16. Verb takılmak, şaka yapmak, alay etmek.
  17. Noun (at/ bisiklet/araba vb. ile) gezinti, gezme.
    go for a ride: ata vb. binerek gezinti yapmak.

    He takes her out for little rides in the car: Ona kısa otomobil gezintileri yaptırır.
    He lives only a short bus ride away: Evi otobüsle birkaç dakika uzaktadır.
  18. Noun gezinti yolu, gezi.
  19. Noun (ata, bisiklete vb.) binme, biniş.
  20. Noun binit, binilen şey, binek atı/arabası.
  21. Noun take for a ride argo (a) öldürmek, katletmek, (b) aldatmak, hile yapmak, faka bastırmak, dolandırmak.
otobüs yolculuğu
otomobil gezisi
konforlu yolculuk
konforlu yolculuk olanağı
ikram, bedava elde edilen şey. Noun
birini arabasına almak Verb
otomobile alınmak Verb
manej
sahibinin izni olmadan yapılan otomobil gezintisi, hızlı sürüş.
joy-rider: bu tür gezintiye çıkan.

go for a joy ride: sahibinden izin almadan otomobili ile gezmek.
Noun
dokunmamak, kendi haline bırakmak/terketmek.
Let the matter ride until the next meeting.
bir şeyi oluruna bırakmak Verb
yol parasını paylaşmak Verb
biletsiz yolculuk etmek Verb
yanıltmak Verb
bilerek birinin başına bela açmak Verb
vb vermek Verb
aldatmak Verb
bilerek yanlış bilgi
birini arabayla gezdirmek Verb
birini arabasına almak Verb
birini aldatmak Verb
taksi yolculuğu
eğlence gezisi
thumb ile ayni anlama gelir. otostop yapmak.
tren yolculuğu
bisiklete binmek Verb
(a) zahmetsiz kâr sağlamak, kelepire/anafora konmak, (b) keyif sürmek, zevk ve safa içinde keyfine bakmak.
kendi zevki için özel işine çok zaman ayırmak.
midilliye binmek Verb
uçağa binmek Verb
demirde yatmak Verb
(US) araba ile gezmek Verb
demir taramak Verb
demirde yatmak Verb
(a) (atla vb.) üzerine saldırıp tepelemek/ezmek/çiğnemek, (b) arkasından yetişmek, yenmek, hakkından
gelmek, alt etmek, galip gelmek, (c)
den. halata/makaraya bütün ağırlığı ile asılmak, aşağı çekmek, (d) (ata binmekten vb.) yorgun/bitap düşmek.
(Br) aşağıya asansör ile inmek Verb
asansör ile inmek Verb
belasını aramak.
(a) dikkatsizce binmek, (b) körü körüne felakete sürüklenmek.
bedava yolculuk etmek Verb
ses kaydı ya da yayın sırasında ses seviyelerinin denetlenmesi
bir şeyi kontrol etmek Verb
elinden geldiği kadar çabuk gitmek Verb
gözkulak olmak, mukayyet olmak, dikkat/ihtimam göstermek.
Mary rode herd on the small children walking
home from school to keep them from running into the street.
başarmak, büyük başarı/muvaffakiyet kazanmak, işleri yolunda gitmek.
He is riding high: Bütün işleri yolunda.
kamuoyu yoklamasında çok olumlu sonuç almak Verb
kamu taşıt araçlarıyla yolculuk etmek Verb
atlı gümrük memuru
(a) üzerine binmek.
The little boy rode in his father's shoulders. (b) (sırtında vb.) taşımak.

Shall I ride you on my back? (c) (hayvana) binmek.
The king riding on an elephant. (d) güvenmek, dayanmak.
otobüse binmek Verb
otobüsle gitmek Verb
motosiklete binmek Verb
önemsiz bir konu üzerinde gereğinden fazla durmak Verb
(a) (denizde) fırtınayı selametle atlatmak, (b) (başarı ile) dayanmak, tahammül etmek, katlanmak, çekmek.
krizi atlatmak Verb
mali bir krizi atlatmak Verb
kötü durumu arkada bırakmış olmak Verb
fırtınayı atlatmak Verb
kötü zamanları atlatmak Verb
karantinayı sürdürmek Verb
çelik krizini atlatmak Verb
hiçbir itiraz dinlememek Verb
hiçbir itiraza aldırmamak Verb
tali yol
kaba ve kırıcı biçimde davranmak Verb
dikkatsizce ilerlemek Verb
haşin/sert/kötü davranmak, -i ayaklarının altına almak, çiğneyip geçmek, ezmek, tahakküm etmek.
(motorun) arkasında gitmek Verb
yürüyerek gitmek Verb
şöföre refakat etmek Verb
şöförün yanında oturmak Verb
ön koltukta oturmak Verb
önde oturmak Verb
birine çocuk muamelesi yapmak Verb
ardılmak Verb
tehlikeli biçimde yaşamak Verb
konjonktürü alabildiğine yükseltmek Verb
(US) gizli bir derneğe yazılmak Verb
kolay para kazanmak Verb
(ata binip tazılarla tilki, tavşan vb.) avlamak.
çok tehlikeli işlere girişmek, kelleyi koltuğa almak.
(US) işe tramvayla gitmek Verb
sıvanmak, kıvrılmak, yukarı kaymak/çekilmek.
His sleeve has ridden up. This coat rides up at the back.
(a) dizgini bırakmak, atı dizginsiz sürmek, (b)
mec. (birisine) müsamaha göstermek, hoşgörmek,
hoşgörür/müsamahakâr davranmak.
zor bir duruma uyum sağlamak Verb
zorluklara göğüs germek Verb
sorunlarla başa çıkmak Verb
zorlukların üstesinden gelmek Verb
geri çekilerek yumruğun etkisini azaltmak Verb, Boxing
marşandiz treninde cer çubuğuna asılarak beleş seyahat etmek.
arabayla gezintiye çıkmak Verb
yürüyerek /yaya gitmek.
come on shanks mare: yaya/yürüyerek gelmek.
We came on shanks mare: Yürüyerek/yaya geldik.
otobüste sarsıntılı bir şekilde yolculuk etme
demirli/demirlemiş olmak.
yüksekten atmak, caka satmak.
(atın) terkisinde