run-down

  1. Adjective yorgun, bitkin, bitap, takatsiz.
    You need a holiday, you look a bit run-down .
  2. Adjective cılız, zayıf, hastalıklı.
  3. Adjective eski, harap, virane, köhne.
    a run-down building.
  4. Adjective (saat) kurulmamış, durmuş.
özet, hulâsa, icmal (genellikle sözlü).
He gave me a rundown on everything that had happened while I was away. Noun
önemini yitirme, gerileme. Noun
kötü yatırım
(a) otomobille) çiğnemek, ezmek, (b) peşinden koşup yakalamak.
To run down a fugitive. (c) dikkatle
incelemek/gözden geçirmek. (d) (kurulmadığı için) durmak, işlememek, (e) yermek, kötülemek, aleyhinde söylemek.
He's jalous of your success, that's why he's always running you down. (f) arayıp bulmak/elde etmek, izleyip meydana çıkarmak.
To run down an information/a book. (g) (sağlığı/kuvveti) azalmak, kötüleşmek, (h) (beyzbol) söbelemek.