zengin bir ailenin çocuğu olmak
Verb
doğuştan şanslı olmak
Verb
zengin aileden, zengin ailenin çocuğu olarak doğmuş.
(a) birisine rüşvet vermek, (b) para ile fala baktırmak.
(altına nazaran sabit oranda) serbest gümüş para basma.
Noun
nikel gümüşü, fakfon: Cu+Zn+Ni alaşımı.
Noun
arı gümüş: çok pahalı gümüş takımları yapmakta kullanılan arı/saf ve yumuşak gümüş.
Noun
nikelli gümüş, Alman gümüşü, Ni-Ag alaşımı.
Noun
(500 ölçü saf gümüş , 400 ölçü bakır ve 100 ölçü nikel
hakikî/saf gümüş, en az %92.5 gümüş ihtiva eden alaşım.
(Çinde para yerine kullanılan) halis külçe gümüş.
Noun
gümüş çağ, delikanlılık çağı: insan hayatının 4 çağından ikincisi.
gümüş paranın değerinin başka metal paraların değerine oranla fazlalık farkı
gümüş balığı
(Atherine presbyter). Akdeniz ve Atlantikte yaşayan eti çok makbul bir balık (15-20 cm.).
akçan
(Halesia). Çan şeklinde gümüş renkli çiçek açan K. Amerika ağacı.
gümüş bromür, AgBr. ışıkta kararan sarı bir toz. Fotoğrafçılıkta kullanılır.
gümüş bir dolar değerinde hazine bonosu.
gümüş klorürü: AgCl. Işıkta kararan beyaz toz; fotoğrafçılıkta ve antiseptik olarak kullanılır.
gümüş selvi, akçam
(Picea pectinata).
gümüş köknar, beyaz çam ağacı
(Abies alba).
gümüş varak, ince gümüş levha.
gümüş tilki: tüyleri siyah-gümüşî renge dönüşmüş kırmızı tilki.
gümüş jibon
(Hylobates leuciscus): kül renkli, uzun kollu Java maymunu.
gümüş iyodür, AgI. Işıkta kararan sarı toz. Tıpta, fotoğrafçılıkta ve sun'î yağmur yağdırmada kullanılır.
25'inci yıldönümü jübilesi.
(a) ince gümüş levha, (b) yaprakları gümüş renkli çeşitli bitkiler.
gümüş hastalığı: yaprakları gümüş rengine döndüren bir bitki hastalığı.
gümüş madalya
Noun, Sports
gümüş tavuskuşu
(Gennaeus nycthemerus). Ak-kara tüylü, uzun kuyruklu Çin tavuskuşu.
(a) gümüş kaplama, (b) gümüş sofra takımı.
gümüşün ergime noktası, 960,8°C. Milletlerarası sıcaklık ayar noktası olarak kullanılır.
sinemacılık, sinema+.
a star of the silver screen: sinema yıldızı.
gümüş kaşık.
be born with a silver spoon in one's mouth: (a) zengin bir ailede doğmuş olmak, (b) yıldızı parlak olmak.
gümüş standardını benimseyen ülke
(a) (İngilterede hükümdarın muhafız alayı komutanına verdiği) gümüş âsa, (b) bu âsayı taşımaya yetkili kimse.
25'inci evlenme yıldönümü.
bir şirketin üst düzey yöneticilerinin iş akitlerine dahil edilen bir madde
gümüşten tekerlekli iskemle
(US) yarım ABD doları
Noun
(Ne kadar kötü olursa olsun) her işte bir hayır vardır.
Her işte bir hayır vardır.
,
(Brit.: glazed frost) ile ayni anlama gelir. ince buz: yağan yağmurun donması sonucu
ağaçları ve yeryüzünü kaplayan ince buz tabakası.
bir memleketin altın ve gümüş rezervleri
Noun
herşeyi hazırlayıp önüne koymak, hazıra/beleşe kondurmak, lâyık olmadığı/hak etmediği bir şeyi vermek.
güzel konuşma yeteneği olmak
Verb
en zengin gümüş ve altın cevheri (1859'da Virginia City (Nevada) yakınında bulunmuştur.