spread

  1. yay(ıl)ma(k), ser(il)me(k), aç(ıl)ma(k), ger(il)me(k).
    to spread a net. to spread sails. to spread out goods for sale.

  2. spread out: alabildiğine/her tarafa dağıtma(k)/dağılma(k).
    My family were spread out all over
    the country. I opened the tool box and spread it out on the table.
  3. (a) sürme(k).
    to spread butter on the bread. (b) (kolayca) sürülme(k).
  4. (yemek masasını) hazırlama(k)/kurma(k).
  5. yayma(k), neşretme(k), saçma(k), dağıtma(k).
  6. yayılma(k), şayi olma(k).
    His fame has spread: Şöhreti etrafa yayıldı.
  7. bulaş(tır)ma(k), sirayet et(tir)me(k), yayılma(k).
    The swelling has spread to the throat: Şişlik bogaza yayıldı.
  8. (birbirinden) ayırma(k)/ayrılma(k).
  9. üzerine serme(k), kaplama(k).
  10. ayrıntılarıyla ortaya koyma(k)/kaydetme(k).
  11. (zaman vb.) uzatma(k), yayma(k), dağıtma(k).
    to spread instalments over several months: taksitleri
    birçok aylara dağıtmak.
    I have experience spreading over forty years: Kırk yıllık tecrübem var.
  12. uzamak, uzayıp gitmek.
    The plain spreads out a mile wide: Ova bir mil genişlikte uzayıp gider.
  13. Phonetics (sözü) yayvanlaştırma(k).
  14. saha, genişlik, vüs'at.
  15. (yatak/sofra için) örtü.
  16. uzama, sünme.
    the spread of an elastic material.
  17. yayılma/dağılma alanı.
    the spread of timber.
  18. bolluk, ziyafet, şölen.
  19. ekmeğe sürülen gıda (tereyaği, reçel, ezme, vb.).
  20. Aviation kanat genişliği.
  21. (gazetecilikte) (a) aynı konu üzerinde çeşitli yazılar, (b) birkaç sütun kaplayan yazı/ilân/resim vb.
  22. çiftlik.
  23. Public Finance fiyat dağılımı: hisse senetlerinin arz ve talep fiyatları arasındaki fark.
amortismanı yıllara dağıtmak Verb
çalmak Verb
bulaştırmak Verb
yaymak Verb
bir emtia ya da kıymetli kâğıt fiyatınin düşmesinden yararlanma stratejisi
dünya çapında çalışmak
borsa brokeri tarafından anında komisyon olarak kesilen ve yatırımcıya hiçbir şey bırakmayan bir opsiyondan elde edilen kâr
iki pazarda aynı malın fiyatının normal fiyat farkından düşük olması
arbitraj muamelesinde normal fiyat farkından aşağı olan miktar
radyo geniş bantı
radyo geniş bandı
saçılmak Verb
neşredilmek Verb
borsada bir emtia veya menkul kıymet fiyatının düşmesinden yararlanma stratejisi
talep fiyatı ile teklif fiyatı arasındaki fark
borsada bir emtia ya da menkul kıymet fiyatının yükselmesinden yararlanma stratejisi
(US) aynı ya da değişik piyasalarda
muhtelif vade günleri ile satış ve alış için iki ayrı fiyat verilmesi
sıçratmak Verb
(reklam) iki yaprağı kaplayan orta sayfa reklam fiyatı
(reklamcılık , US) iki sayfalık orta reklam
bir dergide reklama ayrılan ortadaki sayfanın iki yüzü
bir dergide reklama ayrılan orta daki sayfanın iki yüzü
çiyseme noktasından uzaklık: havanın belirli bir andaki sıcaklığı ile çiyseme noktası arasındaki fark. Noun
iki sayfayı kaplayan ilan
iki sayfayı kaplayan reklam
iki sayfayı kaplayan reklam
iki sayfayı kaplayan ilan
iki sayfayı kaplayan reklam
dergi yayımcılığında yazı ya da reklamın karşılıklı iki sayfanın alt ya da üst bölümüne basılması
orta yaşta çoğu kişide görülen göbek bağlama
bir dergi ya da gazetede bir reklamın karşılıklı iki sayfanın bir bölümü üzerinde çıkacak şakilde düzenlenmesi
(US) maliyet ile satış fiyatı arasındaki fark
maliyet ile satış fiyatı arasındaki fark
maliyet fiyatı ile satış fiyatı arasındaki fark
küçük kazanç marjı
(US) hazine bonosu fiyatı ile Eurodollar fiyatı arasındaki fark
iki sayfalık siyah beyaz reklam
ücret marjı
değişik hisse senetlerindeki verim farklılığı (portföy yöneticilerince yararlanılan bir kavram
verim yayımı
bir dersi on iki saate yaymak Verb
rehin hakkını genişletmek Verb
bir rehin hakkını genişletmek Verb
bir haritayı yere sermek Verb
ağ atmak Verb
panik yaymak Verb
bir haberi yaymak bir haberi örtbas etmek Verb
bir riski dağıtmak Verb
şayi olmak Verb
yayılmak Verb
dolaşmak Verb
biri hakkında her türlü yalan yaymak Verb
birileri arasında yaygınlaşmak Verb
birileri arasında yayılmak Verb
masaya örtü sermek Verb
masa örtüsünü sermek Verb
masa örtüsünü yaymak Verb
masaya örtü yaymak Verb
armalardaki gergin kanatlı kartal. Noun
kayakta akrobatik bir numara. Noun
vatanseverlik konuşması yapan hatip
şovenizm
(US) aşırı milliyetçilik
yanlış haber yaymak Verb
gübrelemek Verb, Agriculture
gübre atmak Verb, Agriculture
ağızdan ağıza dolaşmak Verb
boydan boya uzanan yazı başlığı
taksitleri aylara dağıtmak Verb
büyütmek Verb
abartmak Verb
faaliyet tabanını genişletmek Verb
çok çabuk yayılmak Verb
çok hızlı yayılmak Verb
gübrelemek Verb, Agriculture
gübre atmak Verb, Agriculture
haber yaymak Verb
işin yayılması
hastalığın yayılması
eğitimin yaygınlaştırılması
(US) döviz kurları arasındaki farklılık
bilgi alanı
arazi parçası Noun
riskin dağıtılması (sigortacının ciddi bir kayba uğrama riskini azaltmak için sigorta ettiği mal veya
mülkü başka bir sigortacıya da sigorta ettirmesi
kendini beğendirmeye/iyi tesir bırakmaya çalışma(k).
takatinin üstünde çalışmak, kendini zorlamak/yıpratmak.
dağılmak Verb
ayrılmak Verb
açılmak Verb
yayılmak Verb
satış için malları sermek Verb
malları satılmak üzere teşhir etmek Verb
vergi nedeniyle geliri yıllara dağıtmak Verb
geliri vergilendirmek amacıyla dağıtmak Verb
birşeyi zamana yaymak Verb
birşeyi yayarak açmak Verb
birşeyi yaymak Verb
birşeyi uzatmak Verb
biri için kırmızı halılar sermek Verb
tefriş etmek Verb
yatırmak Verb
kaplamak Verb
aylara dağıtmak Verb
birşeye yayılmak Verb
birşeyi kaplamak Verb
ödemeleri bütün bir mali yıla dağıtmak Verb
riskleri yaymak Verb
dedikodu yaymak Verb
tohum serpmek Verb, Agriculture
tohum atmak Verb, Agriculture
hesapların satır ve sütunlarda gösterildiği çalışma tablosu Noun
matris tekniği ile kayıt tutma
matris tekniğiyle kayıt tutulan muhasebe
sermek Verb
birşeyi birşeye sürmek Verb
birşeyi birşeyin üzerine sürmek Verb
birşeye birşey sürmek Verb
birşeyin üzerine birşey sürmek Verb
terörü yaymak Verb
korku saçmak Verb
dehşet saçmak Verb
bir aktifin maliyetini kullanış ömrüne yaymak Verb
masrafları yaymak Verb
riski yaymak Verb
masayı kurmak Verb
masayı hazırlamak Verb
herkese anlatmak Verb
herkesi bilgilendirmek Verb
herkesi haberdar etmek Verb
birşeyde yayılmak Verb
birşeye yayılmak Verb
şehre yayılmak Verb
birşeye bulaşmak Verb
birşeye geçmek Verb
bağımsızlığını kazanmak Verb
kanatlarını açmak Verb
kanat açmak Verb
kendi ayakları üzerinde durmak Verb
kanatlarını germek Verb
iki karpuzu bir koltuğa sığdırmaya çalışmak Verb
aynı anda birçok şey yapmaya çalışmak Verb
aynı anda pek çok işle uğraşmak Verb
ağızdan ağıza dolaşmak Verb
(haber) ağızdan ağıza dolaşmak Verb
duyulmak Verb
etrafa yayılmak Verb
bütün birinci sayfayı kaplamak Verb
geniş bir alana yayılmak Verb
zamana yayılmak Verb
uzanmak Verb
geniş bir alanı kaplamak Verb
çok az olmak Verb
yetersiz olmak Verb
yetersiz dağıtılmış olmak Verb
abartarak övmek/methetmek, ballandırmak, göklere çıkarmak, dalkavukluk yapmak, yaltaklanmak, bin dereden
su getirmek.
Bob wanted to go to the movies. He layed it on thick to his mother: Bob sinemaya gitmek için annesine yaltaklandı.
bu hastalığın yayılmaksını önlemek Verb
Karada Çıkabilecek Yangınlarla, Deniz, Liman veya Kıyıda Çıkıp Karaya Ulaşabilecek ve Yayılabilecek veya
Karada Çıkıp Kıyı, Liman ve Denize Ulaşabilecek Yangınlara Karşı Alınabilecek Önleme, Söndürme ve Kurtarma Tedbirleri Hakkında Yönetmelik
Proper Name, Law