stake

  1. kazık.
    stake boat: kayık yarışında menzil işareti olarak bir yere bağlanan sandal.
  2. (eskiden yakılarak idam edileceklerin bağlandığı) direk.
    bring to the stake: yakarak idam etmek.

    perish at the stake: diri diri yakılmak.
  3. (yük taşıtlarında) destek, payanda, yükün düşmemesini sağlayan çubuk.
  4. herek, kelpe, fasulya vb. sırığı.
  5. (Mormon kilisesinde) bölge.
  6. (yarışmada) ödül.
    stake horse: cins yarış atı.
  7. miza, bahiste/kumarda ortaya konan para.
    high stake: ortaya konan büyük miktar.
    hold the stakes:
    kumarda ortaya konan parayı muhafaza etmek.
    lay the stakes: kumarda para koymak.
  8. kişisel çıkar/menfaat/ilgi.
    have a stake in something: bir işte çıkarı olmak.
    We have a stake
    in the outcome: Bu iş bizi ilgilendirir = Ucu bize dokunur.
  9. stakes: kazanılması veya kaybedilmesi söz konusu olan şey.
  10. stake off/out: kazıklarla işaretlemek/sınırlamak/çevirmek/ayırmak/bölmek.
  11. (arazide) hissesi olmak, hisse iddia etmek.
    stake a claim: sahip çıkmak.
  12. kazıklarla desteklemek/pekiştirmek, (hayvanı) kazığa bağlamak.
    to stake tomato vines. to stake a horse.
  13. tehlikeye atmak.
    stake one's all: her şeyini tehlikeye atmak.
  14. birisine para /yiyecek vb. sağlamak/temin etmek/vermek.
    He staked me a good meal.
bahsini iki misline çıkarmak Verb
canı ile oynamak Verb
bütün hayatını ona bağlamak Verb
şerefini ortaya koymak Verb
-e umut bağlamak.
yatırdığı bahsi geri almak Verb
tehlikede, (kazanılması veya kaybedilmesi) söz konusu.
to be at stake: tehlikede olmak.
His
life is at stake: Hayatı söz konusudur/tehlikededir (Ölüm/kalım meselesidir).
tehlikede bulunmak Verb
söz konusu olmak Verb
şansa bağlı olmak Verb
yakarak idam etmek Verb
teselli mükafatı
kumarda bahis açma parası
istemeye istemeye işe girişmek Verb
kaybedecek çok şey olmak Verb
gazete ortaklığı
yakılarak idam olunmak Verb
özsermaye
puncu kazığı: düşman askerlerinin ayak ve bacaklarını yaralaması için 45° eğimle yere çakılan otlar arasında
gizli ucu sivri bambu kazığı.
Noun
bahis olarak ortaya koymak Verb
(tatar usulü) çiğ köfte. Noun
müşterek bahis tutulan yarışlarda koşturulan cins at
bir işteki pay
mülkiyetteki pay
bahis parası
bahis harcı
(bir yeri/kimseyi) fiziki takibe almak, polis gözetimi altında tutmak, göz hapsine almak. Noun, Law
bir arazi parçasını kazıklarla sınırlamak Verb
birini desteklemek Verb
(US) birine yardım etmek Verb
kazıklarla/çitle çevirmek/kapamak.
...'e iştirak etmek Verb, Management
bir yerde maddi menfaati bulunmak Verb
piyangoya para yatırmış olmak Verb
bir girişime büyük paralar yatırmış olmak Verb