straw

  1. saman.
  2. ekin sapı.
  3. ekin sapından/samandan yapılmış (şey), hasır.
    a straw hat: hasır şapka.
  4. zerre, çok ufak şey.
    I don't care a straw: bana vız gelir; umurumda değil; zerre kadar önem vermem.

    the straw that breaks the camel's back: bardağı taşıran son damla.
    not worth a straw: metelik etmez, hiç değeri yoktur.
    A straw shows which way the wind blows: En ufak bir emare olup bitenleri gösterir.
  5. değersiz/kıymetsiz, önemsiz.
    a man of straw: değersiz/uydurma adam, manken, gösterişli fakat varlıksız adam.
  6. drinking straw ile ayni anlama gelir. içme çubuğu, şurup vb. içmek için içi boş çubuk, kamış.
Diğer ağaç ürünleri imalatı; mantar, saz, saman ve benzeri örme malzemelerinden yapılmış ürünlerin imalatı (NACE kodu: 16.29) Noun, Trades-Professions
Ağaç, mantar, kamış ve örgü malzeme ürünü imalatı (NACE kodu: 16.2) Noun, Trades-Professions
Ağaç, ağaç ürünleri ve mantar ürünleri imalatı (mobilya hariç); saz, saman ve benzeri malzemelerden örülerek
eşyaların imalatı (NACE kodu: 16)
Noun, Trades-Professions
eften püften şeylere bel bağlamak Verb
ümitsizlikten yılana bile sarılmak Verb
(or
straws): ümitsizlik içinde her çareye başvurmak.
A drowning man will clutch at a straw:
Denize düşen yılana sarılır.
umutsuzluk içinde her çareye başvurmak Verb
şanssız olmak Verb
kısa çöpü çekmek Verb
straw ile ayni anlama gelir. içme çubuğu, şurup vb. içmek için içi boş çubuk, kamış.
bir hiç için kavga etmek Verb
incir çekirdeğini doldurmayacak şey için kavga etmek Verb
bir hiç için kavga etmek Verb
ümitsizlikle yılana bile sarılmak Verb
bir bu eksikti! yeter artık.
This bad news was the last straw: Bu fena haber herşeyi mahvetti.
son had, dayanılmaz derece, bardağı taşıran damla, sabrı tüketen olay.
“It's the last straw that breaks
the camel's back: Devenin belini kıran son saman çöpüdür.” atasözünden alınan deyim.
Noun
(a) muhayyel işler peşinde koşmak, yanlış veya gerçekçi olmayan esasa göre plan yapmak veya davranmak,
(b) uzun sürmeyecek bir şey yaratmak, ömrü kısa/süreksiz olmak.
To form governments without the consent of the people is o make bricks without straw: Halkın rızası olmadan kurulan hükümetin ömrü kısa olur. (c) yokluktan varlık yaratmak, imkânsız işi başarmak, mucize yaratmak, gerekli malzemenin noksanlığına rağmen bir işi başarmak.
Don't expect me to make bricks without straw.
straw man Noun
hiç aldırmamak
beşpara etmez
samansız kerpiç yapılmaz, gerekli araç/malzeme olmadıkça iş yürütülemez.
her şeyi sakıncalı bulmak Verb
yeter artık
bir bu eksikti
başsözcülük etmek Verb
değersiz kefalet
kefalet senedindeki kefilin kendini tanıttığı gibi sorumlu bir kişi olmaması durumu
sınama oyu
(US) sahte teklif
(US) açık artırmada yalandan yükseltilen fiyat
sahte teklif
değersiz bono
değersiz tahviller
değersiz tahviller Noun
kalfa, işçi başı.
saman rengi.
saman renkli
açık sarı
(ahıra vb.) saman sermek.
hasır şapka
samanlık
ilk belirti
(a) hasırdan adam, (b) korkuluk, kukla, (c) önemsiz/zayıf kimse/fikir/nazariye vb., (d) yalancı şahit.
hasır
samanla doldurulmuş minder.
kamuoyu araştırması
tesadüfi örnekleme kuramına dayalı
balya markacısı
nabız yoklama oyu.
kuru üzüm şarabı.
Denize düşen yılana sarılır.
bardağı taşıran son damla Noun