substance

  1. Noun özdek, madde, cisim.
    Salt is useful substance.
  2. Noun, Philosophy (a) töz, cevher: kendiliğinden, bağımsızca, kendi kendisiyle var olan, varoluşu için başka bir şeye gereksinme
    duymayan şey, değişen durumlara ve niteliklere karşı kalıcı olan nesne, (b) öz, zat, bir varlığın yapısını kuran şey.
  3. Noun esas.
  4. Noun öz, özet, hulâsa, anafikir.
    The substance of what he said was that too many people live in poverty.
  5. Noun kuvvet, sağlamlık.
  6. Noun varlık, servet, zenginlik.
    a man of substance: zengin/varlıklı bir adam.
  7. Noun koyuluk, yoğunluk, kesafet.
    a soup without much substance: pek koyu olmayan (= sulu) çorba.
Psikotrop Maddeler Sözleşmesi Noun, International Law
İnsan Menşeili Tedavi Edici Maddelerin Değişimine Dair Avrupa Sözleşmesi, İnsan Menşeili Tedavi Edici
Maddelerin Karşılıklı Verilmesine Dair Avrupa Anlaşması
Noun, International Law
tehlikeli madde bulundurma Noun, Law
Zihinsel engellilik, ruh sağlığı ve madde bağımlılığına yönelik yatılı bakım faaliyetleri (NACE kodu: 87.2) Noun, Trades-Professions
Zihinsel engellilik, ruh sağlığı ve madde bağımlılığına yönelik yatılı bakım faaliyetleri (NACE kodu: 87.20) Noun, Trades-Professions
Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Dair Sözleşme Noun, International Law
Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi Noun, International Law
parasını çarcur etmek Verb
katıştırmak Verb
bağımlılık yapıcı madde Noun, Pharmacology
bağımlılık yapan madde Noun, Pharmacology
yapıştırıcı
dayanaksız iddialar Noun
pek esası olmamak Verb
kanserojen madde Noun, Biochemistry
kimyasal madde Noun, Chemistry
kontrole tabi madde Noun, Chemistry
bir hukuki belgenin muhtevasında noksanlık
maddi noksanlık
davacının dava konusu ile ilişkisi olmadığı
davalının davacıya değil başka birine karşı sorumlu olduğu
davada başka tarafların da bulunması gerektiği
birleştirilmesi caiz olmayan davaların aynı dilekçede birleştirilerek dava ikamesine gidildiği vb iddialarıyla itiraz
patlayıcı
yabancı madde Noun
tehlikeli madde Noun
zararlı madde Noun
esasında, esas itibarıyla, aslında, özet olarak.
I agree in substance .
önemli sorun
esasa taalluk eden mesele
esasa taaluk eden mesele
organik madde
psikoaktif madde Noun, Psychology
anlam sorunu
zehirli madde Noun, Environment-Ecology
=
working fluid: işler-özdek: basınç, sıcaklık, hacim, şekil değişmelerine uğrayarak güç makinelerini
çalıştıran özdek (sıvı, buhar, vb.).
madde kullanımı Noun, Medicine
uyuşturucu kullanımı Noun, Medicine
uyuşturucu madde kullanımı Noun, Medicine
madde bağımlılığı Noun, Psychology
madde bağımlılığı Noun, Psychology
bir konuşmanın esası
bir tanıklığın özü
bir davanın konusu
bir denemenin konusu
madde kullanımı Noun, Medicine
uyuşturucu kullanımı Noun, Medicine
uyuşturucu madde kullanımı Noun, Medicine
bir şikâyetin kısaca aslı