(alacağını) dava yoluyla almak
Verb
opera dürbününü gözüne göre ayarlamak
Verb
(US) davasını kazanmak
Verb
işine gelmek.
That suits my book: Bu işime gelir.
It won't suit my book: O işime gelmez.
parasını iyi kullanmak
Verb
giderini gelirine uydurmak
Verb
gelirinıgiderine uydurmak
Verb
gider gelirine uydurmak
Verb
(US) davasını kazanmak
Verb
iki taraflı hukuk davası
Noun
zıt ivme elbisesi: aşırı ivmelerde bedenin aşağı kısımlarında kan birikimini önlemek için karın ve kalçalara
basınç uygulayan giysi.
Noun
rekabet ihlali davası
Noun, Law
(US) antitröst davası
Noun
bir davayı temyiz etmek
Verb
anadan doğma çıplaklık.
She was sunbathing in her birthday suit: Çırılçıplak güneşliyordu.
nişan bozulduğunda açılan tazminat davası
Noun
resmî erkek elbisesi.
Noun
(US) terziye ısmarlama yaptırılmış giysi
(US) bir davada savunma yapmak
Verb
dava da savunma yapmak
Verb
askerin terhis olduğunda giydiği sivil giysi
(US) bir davadan vazgeçmek
Verb
boşanma davası
Noun, Civil Law
adalet ve nisfet davası
Noun
adalet ve nısfet davası
Noun
(a) (iskambilde) aynı cinsten oynamak, (b) (bir kimseyi) kendine örnek almak, (bir kimsenin) izinden gitmek.
(a) (iskambilde) aynı renk kâğıtları oynamak, (b) izinden gitmek, taklit etmek, örnek almak, aynı şeyi yapmak.
bir davadan vazgeçmek
Verb
(US) icraya karşı savunma
rehnin paraya çevrilme davası
Noun
bir uzlaşma sonucunda açılan dava
yüksek hıza dayanabilmek için pilot ve astronotların giydikleri basınçlı giysi
birinin dilekçesine olumlu yanıt vermek
Verb
patent ihlali davası
Noun
belirli bir hususun ifası veya ifasından vazgeçilmesi konusunda emir çıkarması için mahkemeye başvurma
ihtiyati tedbir davası
Noun
(vesayet mahkemesi) bir tereke ile ilgili bulunan şahıslar arasında o terekeyi idare hakkına ait dava
davanın reddi kararı
Noun, Law
tulum, bluz veya gömlekle bir arada tek parça giysi.
Noun
dava açma hakkını kaybetme
mali sorumluluk davası
Noun
(iskambil) elde fazla sayıda kart tutulan oyun.
Noun
üstün nitelik, seçkinlik, temayüz, temeyyüz: bir kimsenin kendini gösterdiği/sivrildiği/temayüz ettiği
nitelik/eylem/çalışma alanı.
Noun
(US) davayı sürdürmek
Verb
bir davayı sürdürmek
Verb
karı-kocanın birbirlerine karşı açtıkları dava
ipotek cebri icra davası
Noun
taciz eden şey için açılan dava
(US) davada taraflardan biri
patent ihlali davası
Noun, Law
ince çizgili takım elbise
dava ile geri almayı imkânsız kılmak
Verb
basınçlı elbise: uzayda ve yüksek yerlerde bedene normal hava basıncı sağlayan elbise.
basınçlı elbise: uzayda ve yüksek yerlerde bedene normal hava basıncı sağlayan elbise.
bir davayı reddetmek
Verb
bir davadan vazgeçmek
Verb
ikinci en iyi takım giysi
hissedarlar ya da bir grup hissedar tarafından yöneticiler aleyhine açılan dava
(US) bir şirketin kötü yönetiminden ya da sorumlulukların yerine getirilmemiş olmasından ötürü
gündelik elbise, 2.
pants suit ile ayni anlama gelir. (kadın için) pantolon ve ceket.
Noun
(US) hissedarın şirkete karşı açtığı dava
eşofman
Noun, Textile Industry
birbirine bitişik gömlek ve külottan oluşan iç çamaşırı
sırf ızrar ve tazyik için açılan dava
hiçbir kanuni nedene dayanmayan
işe iade davası
Noun, Labor Law
işe iade davası
Noun, Labor Law
işe iade davası
Noun, Labor Law
çuval giysi: bol, uzun ve omuzları geniş ve vatkalı ceket ile şalvar gibi üstü geniş, paçası dar pantalondan ibaret elbise.
Noun
devlete karşı açılan dava
tazminat davası
Noun, Law
boşanma davası
Noun, Civil Law
adalet ve nısfet kaidelerini uygulayan mahkemede açılan dava
adalet ve nısfet kaidelerini uygulayan mahkemede açılan dava
(boşanma davası) (kadın eş için) mahkeme masrafları avansı
boşanma davası mahkeme masrafları (kadın eş için)
vatana hıyanet davası
Noun
(kendinin) işine gelmek
Verb
birinin işine gelmek
Verb
biri için doğru olmak
Verb
birinin menfaatine uygun düşmek
Verb
birinin işine gelmek
Verb
dava soruşturmasından önce
birine karşı dava açmak
Verb