tear

  1. Noun gözyaşı.
    burst into tears: gözyaşları dökmek, gözlerinden yaşlar boşanmak, ağlamak.
    My wife
    burst into tears when she heard the bad news.
    move someone to tear = draw tears from someone: gözünü yaşartmak.
    shed tears: gözyaşı dökmek.
    shed crocodile tears: yalancıktan ağlamak.
    weep bitter tears: acı gözyaşları dökmek.
  2. Noun gözyaşına benzer şey.
  3. Noun damla.
  4. yırt(ıl)mak, parçala(n)mak.
    tear something open: bir şeyi yırtıp açmak.
    He tore open the envelope.
  5. hızla çekip almak, kapmak.
    tear something from someone: birisinden bir şeyi zorla kapmak.
    to
    tear a book from someone's hands.
  6. parçala(n)mak, böl(ün)mek, çok hırpala(n)mak.
    a country torn by civil war: iç savaşlarla parçalanmış bir ülke.
  7. yar(ıl)mak, kopar(ıl)mak, kopmak.
  8. çılgın gibi koşmak.
  9. yırtma, koparma, parçalama.
  10. yırtık, yarık, çatlak, rahne.
saçını başını yolmak.
saçını başını yolmak, son derece üzülmek/öfkelenmek, öfkeden deliye/çılgına dönmek.
kalbini parçalamak, çok dokunmak/hüzün vermek.
yıpranma ve eskimeyi hesaba katmak Verb
aşınma amortisman payı
normal aşınma payı
meslek gereği bedenin uğradığı hasar
normal eskime ve yıpranma
yıpranma payı oranı
makul yıpranma payı
yıpranma
aşınma ve yıpranma
aşınma ve eskime
aşınma ve yıpranma payı olarak falan miktarı düşmek Verb
(US) Br defterden bir çek koparmak Verb
kitaptan bir sayfa koparmak Verb
azarlamak Verb
bir iddiayı çürütmek Verb
bir iddiayı çürütmek Verb
(a) eleştirmek, kötülemek, yerin dibine geçirmek, (b) azarlamak.
saldırmak, tırmalamak.
The fighting girls tore at each other with their nails.
(a) koparmak, ayırmak.
They are anxious to tear me away from her: Beni ondan ayırmak istiyorlar.
göz yaşartıcı bomba.
yıkmak, yırtmak, alaşağı etmek, tahrip etmek.
gözyaşı damlası
göz yaşartıcı gaz.
(a) saldırmak, üstüne atılmak, (b) sözle hücum etmek.
(vücudu) parçalamak, param parça etmek, parça parça etmek.
be torn limb from limb by wolves: kurtlar
tarafından parçalanmak.
(a) bağları koparmak, serbest kalmak, (b) çekip koparmak/ayırmak.
(a) hızla çekip çıkarmak.
I tore off my shirt and changed hurriedly. (b) hızla gitmek, kendini
atmak.
He tore off home. (c) (işi) bir çırpıda bitirmek, çırpıştırmak, çabucak yapıvermek.
He tore off 2 letters before dinner.
istemeye istemeye ayrılmak.
I couldn't tear myself away from this lovely spot: Bu güzel yerden
bir türlü ayrılmak istemedim.
(bir çıkıntıyı) kesmek Verb
yırtarak çıkarmak Verb
(bir çıkıntıyı) yontmak Verb
birinin itibarını beşparalık etmek Verb
birinin itibarını bozmak Verb
yırtılıp koparılan sayfa (ilân vb. sayfası). Noun
şiddetle azarlamak.
paralamak Verb
açma şeridi Noun
parçalamak Verb
paramparça etmek, yırtmak, parçalamak.
bir mektubu yırtarak açmak Verb
yaraları deşmek Verb
amortisman karşılığı