they

  1. Pronoun onlar.
    they say that: diyorlar ki, denildiğine göre.
    They will arrive on Monday. They say prices
    are going to increase again. (bkz: he, she, it, their, theirs ), (bkz: them )
çayı görmeden paçaları sıvamak/ayıyı vurmadan postunu satmak/sonu belirsiz bir şeye dayanarak plânlar yapmak.
dereyi görmeden paçaları sıvamak Verb
şartlarımızı kabul ettiler Noun
onlar hep aynı fikir dedirler Noun
onu çağırmaya karar verdiler
tıpatıp benziyorlar Noun
gene başlamak dılar
İkisi de aynı mal; ikisinin de huyları/kusurları aynı; al birini vur ötekine.
sıkı fıkılar
kendilerini iyi hissetmiyorlar, kendilerinde değiller.
aynı yaş talar
Sayıları bir elin parmaklarını geçmez.
kendilerini iyi hissetmiyorlar, kendilerinde değiller.
evlerini her türlü konforu haiz yaptılar Noun
hiç bir ortak yanları yok
çok itibarlı müşterileri var
fkö ile bütün müzakereleri kestiler
rivayete/söylenildiğine göre
diyorlar (ki).
bu hükümleri ..den itibaren uygularlar Noun
Komisyonu durumdan derhal haberdar ederler
they had.
they would.
they will.
they shall.
= they ar.
they've = they have.
Hepsi sana emanet. Sentence
evlerinde tadilat yaptırıyorlar Noun
insanları olduğu gibi kabul etmek Verb
kesinlikle aptal Adjective
çok aptal Adjective
son derece aptal Adjective
tanışık çıkmak Verb
dereyi görmeden paçaları sıvamak Verb
işleri olduğu gibi bırakmak Verb
ayılınca, akılları başlarına gelince, kendilerine gelince.
When they came to themselves they found
their money had been stolen.