think

  1. düşünmek, tefekkür etmek.
    to think hard: derin derin düşünmek.
    I know what you are thinking:
    Ne düşündüğünü biliyorum.
    to act without thinking: düşünmeden hareket etmek.
    What do you think about the future?
  2. düşünüp taşınmak, ölçünmek, teemmül etmek.
    Let me think! Dur bakayım.
  3. mütalâa etmek.
  4. zannetmek, sanmak, farz etmek.
    I think you're right: Zannederim haklısınız.
    I don't think so!
    Zannetmem!
    I should hardly think so: Pek zannetmem.
  5. niyetlenmek, niyet etmek.
  6. kurmak, icat etmek, tasarlamak, tasavvur etmek, ummak.
    What will they think of next: Daha kimbilir
    neler icat edecekler?
    I thought as much: Zaten bunu bekliyordum/umuyordum.
    I would never have thought that of you: Senin böyle bir şey yapacağını ummazdım.
    thinking to please me, he said that … : gözüme girmek maksadıyla dedi ki …
  7. hatırlamak, hatıra getirmek.
  8. addetmek, bir fikirde olmak.
aklına esmek aklından geçirmek Verb
komşularını hor görmek Verb
düşünce kuruluşu Noun, Politics-Intl. Relations
kafası durmak Verb
çifte inanç
birisini çabuk düşünüp kesin karar vermeye zorlamak.
The unexpected news gave him furiously to think.
düşündürmek Verb
düşünmek Verb
düşünürken geçirilen zaman
kafa yormak Verb
aşırı gürültüden yakınma ifadesi Noun
Bana kalırsa, bence, fikrimce.
I tend to think that's not a good solution.
düşündürmek Verb
birşey üzerinde düşünüp taşınmak Verb
gönlünden geçirmek Verb
aklına getirmek Verb
bir konferansı ilginç bulmak Verb
teklifi yeniden düşünmek Verb
bir teklifi yeniden düşünmek Verb
iç inden geçirmek Verb
düşünmek Verb
bir plan tasarlamak Verb
düşündüğünü söylemek.
bir gösteriyi uyutucu bulmak Verb
Avrupalı gibi düşünmek Verb
avrupalı gibi düşünmek Verb
geçmişte olanları düşünmek Verb
geçmişe dönüp bakmak Verb
geçmişi düşünmek Verb
kötü şeyler düşünmek Verb
gözünde birinin itibarı azalmak Verb
biri gözünden düşmek Verb
birini kınamak Verb
biri hakkında kötü düşünmek Verb
(a) fikrini değiştirmek, vaz geçmek, caymak.
I was going to ask a question, but thought better of
(doing) it. (b) daha iyi saymak, hakkındaki kanaatini düzeltmek.
vazgeçmek Verb
iyi bir fikir olmadığına karar vermek Verb
düşünüp vazgeçmek Verb
biri hakkındaki kanaatini düzeltmek Verb
büyük başarılar elde etmeyi hedeflemek Verb
büyük düşünmek Verb
büyük hedefler koymak Verb
think tank
araştırma merkezi, uzman danışmanlar kurulu. Noun
uygun görmek Verb
uygun/münasip görmek.
By all means, do if you think fit: Uygun görüyorsanız, hay hay, yapın.
kendi kararlarını kendi almak Verb
kendi başına düşünebilmek Verb
kendi başına karar almak Verb
zihni yormak Verb
kafa yormak Verb
biri hakkında çok iyi izlenimleri olmak Verb
herhangi bir konferans ya da sempozyum
gerekli olduğunu düşünmek Verb
gerekli olduğuna inanmak Verb
gerekli bulmak Verb
gerekli görmek Verb
lüzum görmek Verb
mümkün görmek Verb
mümkün olduğunu düşünmek Verb
mümkün olduğuna inanmak Verb
gözünde birinin itibarı azalmak Verb
biri hakkında kötü düşünmek Verb
biri gözünden düşmek Verb
birini kınamak Verb
birini düşünmemek Verb
çok sevmek/hoşlanmak.
I don't think much of that: O hiç hoşuma gitmez.
(a) çok sevmek, (b) -le çok övünmek, pek değer vermek.
think no end of oneself: kendini çok beğenmek.
kendini çok önemli görmek Verb
önem vermemek, kolay görmek.
birşeyin önemli olmadığını düşünmek Verb
birşeye önem vermemek Verb
birşeyi önemsememek Verb
birşeyi önemsiz görmek Verb
hatırlamak, düşünmek, hayal etmek, saymak.
I couldn't think of it: Dünyada böyle bir şey yapamam/yapmayı
aklıma bile getirmem.
I think very highly of him: Benim nazarımda onun değeri büyüktür.
He is well thought of: İtibarı yüksektir, hatırı sayılır.
I told him what I thought of him: Ona haddini bildirdim, ne mal olduğunu yüzüne karşı söyledim.
aklından geçirmek Verb
(a) önemsiz saymak, kale almamak, hesaba katmamak, önem/kıymet vermemek, (b) çekinmemek, tereddüt etmemek.
kuruşu düşünmek Verb
birine kibar davranmak Verb
birini düşünmek Verb
birine karşı düşünceli davranmak Verb
birini gözetmek Verb
birini aday olarak düşünmek Verb
birini aday olarak düşünmek Verb
birinin birşey olduğunu düşünmek Verb
birini birşey olarak görmek Verb
hemen harekete geçmek Verb
hızlı düşünüp karar almak Verb
hızlı davranmak Verb
elini çabuk tutmak Verb
kendine kötü muamele edildiği kanısında olmak Verb
kendisine kötü muamele edildiğini düşünmek Verb
kendini üstün görmek Verb
sadece kendini düşünmek Verb
bencil olmak Verb
düşünüp bulmak/çıkarmak/halletmek, düşünerek bir sonuca varmak.
sesli düşünmek Verb
düşündüklerini süzgeçten geçirmeden söylemek Verb
düşündüklerini ortaya söylemek Verb
birşeyi iyice düşünmek Verb
birşeyi enine boyuna düşünmek Verb
birşeyi dikkatle düşünmek Verb
alışılmışın dışında hareket etmek Verb
alışılagelmişin dışında kararlar almak Verb
alışılmamış şekilde düşünmek Verb
üzerinde/etraflıca düşünmek, düşünüp taşınmak.
birşeyi iyice düşünmek Verb
birşeyi dikkatle düşünmek Verb
birşeyi enine boyuna düşünmek Verb
yorum, olayları inceleyen/yorumlayan yazı. Noun
biri hakkında iyi fikri olmamak Verb
akılı yatmak Verb
ölçümlemek Verb
münasip görmek Verb
usa vurmak Verb
muhakeme etmek Verb
ıraksamak Verb
salim kafayla düşünmek Verb
doğru düşünmek Verb
serinkanlılıkla düşünmek Verb
düzgün düşünmek Verb
araştırma merkezi, uzman danışmanlar kurulu. Noun
yaraştırmak Verb
çok değer vermek, çok sevmek.
birini son derece beğenmek, takdir etmek, sevmek.
He may get angry sometimes, but he really thinks the world of you.
düşünüp sonuç çıkarmak.
birşeyin sonuçlarını düşünmek Verb
birşeyin sonuçlarını tartmak Verb
içinden geçirmek Verb
kendi kendine düşünmek Verb
birine fazla değer vermek Verb
(a) kendini beğenmek, (b) hep kendini düşünmek.
iyi düşünmek.
bir şey hakkında iyi düşünüp taşınmak Verb
düşünüp bulmak, akıl etmek, tasarlamak.
bahane uydurmak Verb
bahane bulmak Verb
bir yolculuk için bazı güzergâhlar düşünmek Verb
birşeyi düşünüp bulmak Verb
birşeyi bulmak Verb
bir fikir ortaya atmak Verb
bir fikir bulmak Verb
birşeyi ortaya atmak Verb
biri hakkında iyi düşünmek Verb
takdir et(me)mek, kıymet/değer ver(me)mek.
I don't think much of his ideas: Onun fikirlerine kıymet vermem.
Aklıma gelmişken (söyleyeyim), ha … , sahi.
come to think of it, he has already been given what he needs.
Çok dert etmedim. Sentence
Çok da önemsemedim. Sentence
Fazla üzerinde durmadım. Sentence
Fazla kafama takmadım. Sentence
Pek ciddiye almadım. Sentence
Pek ciddiye almadım. Sentence
Çok da önemsemedim. Sentence
Fazla üzerinde durmadım. Sentence
Fazla kafama takmadım. Sentence
Çok dert etmedim. Sentence
Sanmıyorum.
Muhtemelen.
Herhalde.
Sanırım öyledir.
Kusacağım galiba.
Midem bulanıyor.
galiba
Sanırım,
sıkı ysa (kaba)
Onu düşününce tüylerim ürperiyor.
… hiç aklıma gelmezdi. Sentence
… olacağına söyleseler inanmazdım. Sentence
önemli saymamak, mühimsememek.
birini gözü tutmamak Verb
birinden pek hoşlanmamak Verb
birinden fazla hoşlanmamak Verb
(a) uygun/münasip/muvafık görmek.
She may see fit to ignore the whole incident. (b) acele karar
vermek (ekseriya yanlış/uygunsuz karar).
onlar hep aynı fikir dedirler Noun
daha iyi düşünmek, tekrar teemmül etmek, fikrini değiştirmek.
She was tempted to make a sarcastic
retort, but thought better of it: Alaycı bir cevap vermek üzere iken fikrini değiştirdi.
(a) önem vermemek, mühimsememek, kolay sanmak.
He thinks nothing of walking 25 km.: 25 km. yürümeyi
kolay sanıyor. (b) anlayamamak.
I could make nothing of what he said.
! İnsanoğlunun aya gideceği kimin aklına gelirdi?
To think that he was once rich! Onun vaktiyle
zengin olduğuna bin şahit gerek.
aklına gelebilen her fikri ileri sürmek Verb
! Acayip, kimin aklına gelirdi?
! Hayret, kimin aklına gelirdi?
Ne dersin?
Nerede olacaktı?
Sence nerede olabilir?
Sence neden?
Öyle mi dersin?
Öyle mi?