aklına esmek aklından geçirmek
Verb
komşularını hor görmek
Verb
düşünce kuruluşu
Noun, Politics-Intl. Relations
birisini çabuk düşünüp kesin karar vermeye zorlamak.
The unexpected news gave him furiously to think.
düşünürken geçirilen zaman
aşırı gürültüden yakınma ifadesi
Noun
Bana kalırsa, bence, fikrimce.
I tend to think that's not a good solution.
birşey üzerinde düşünüp taşınmak
Verb
bir konferansı ilginç bulmak
Verb
teklifi yeniden düşünmek
Verb
bir teklifi yeniden düşünmek
Verb
bir gösteriyi uyutucu bulmak
Verb
Avrupalı gibi düşünmek
Verb
avrupalı gibi düşünmek
Verb
geçmişte olanları düşünmek
Verb
geçmişe dönüp bakmak
Verb
kötü şeyler düşünmek
Verb
gözünde birinin itibarı azalmak
Verb
biri gözünden düşmek
Verb
biri hakkında kötü düşünmek
Verb
(a) fikrini değiştirmek, vaz geçmek, caymak.
I was going to ask a question, but thought better of (doing) it. (b) daha iyi saymak, hakkındaki kanaatini düzeltmek.
iyi bir fikir olmadığına karar vermek
Verb
biri hakkındaki kanaatini düzeltmek
Verb
büyük başarılar elde etmeyi hedeflemek
Verb
büyük hedefler koymak
Verb
araştırma merkezi, uzman danışmanlar kurulu.
Noun
uygun/münasip görmek.
By all means, do if you think fit: Uygun görüyorsanız, hay hay, yapın.
kendi kararlarını kendi almak
Verb
kendi başına düşünebilmek
Verb
kendi başına karar almak
Verb
biri hakkında çok iyi izlenimleri olmak
Verb
herhangi bir konferans ya da sempozyum
gerekli olduğunu düşünmek
Verb
gerekli olduğuna inanmak
Verb
mümkün olduğunu düşünmek
Verb
mümkün olduğuna inanmak
Verb
gözünde birinin itibarı azalmak
Verb
biri hakkında kötü düşünmek
Verb
biri gözünden düşmek
Verb
çok sevmek/hoşlanmak.
I don't think much of that: O hiç hoşuma gitmez.
(a) çok sevmek, (b) -le çok övünmek, pek değer vermek.
think no end of oneself: kendini çok beğenmek.
kendini çok önemli görmek
Verb
önem vermemek, kolay görmek.
birşeyin önemli olmadığını düşünmek
Verb
birşeye önem vermemek
Verb
birşeyi önemsiz görmek
Verb
hatırlamak, düşünmek, hayal etmek, saymak.
I couldn't think of it: Dünyada böyle bir şey yapamam/yapmayı
aklıma bile getirmem.
I think very highly of him: Benim nazarımda onun değeri büyüktür.
He is well thought of: İtibarı yüksektir, hatırı sayılır.
I told him what I thought of him: Ona haddini bildirdim, ne mal olduğunu yüzüne karşı söyledim.
(a) önemsiz saymak, kale almamak, hesaba katmamak, önem/kıymet vermemek, (b) çekinmemek, tereddüt etmemek.
birine kibar davranmak
Verb
birine karşı düşünceli davranmak
Verb
birini aday olarak düşünmek
Verb
birini aday olarak düşünmek
Verb
birinin birşey olduğunu düşünmek
Verb
birini birşey olarak görmek
Verb
hemen harekete geçmek
Verb
hızlı düşünüp karar almak
Verb
kendine kötü muamele edildiği kanısında olmak
Verb
kendisine kötü muamele edildiğini düşünmek
Verb
kendini üstün görmek
Verb
sadece kendini düşünmek
Verb
düşünüp bulmak/çıkarmak/halletmek, düşünerek bir sonuca varmak.
düşündüklerini süzgeçten geçirmeden söylemek
Verb
düşündüklerini ortaya söylemek
Verb
birşeyi iyice düşünmek
Verb
birşeyi enine boyuna düşünmek
Verb
birşeyi dikkatle düşünmek
Verb
alışılmışın dışında hareket etmek
Verb
alışılagelmişin dışında kararlar almak
Verb
alışılmamış şekilde düşünmek
Verb
üzerinde/etraflıca düşünmek, düşünüp taşınmak.
birşeyi iyice düşünmek
Verb
birşeyi dikkatle düşünmek
Verb
birşeyi enine boyuna düşünmek
Verb
yorum, olayları inceleyen/yorumlayan yazı.
Noun
biri hakkında iyi fikri olmamak
Verb
salim kafayla düşünmek
Verb
serinkanlılıkla düşünmek
Verb
araştırma merkezi, uzman danışmanlar kurulu.
Noun
çok değer vermek, çok sevmek.
birini son derece beğenmek, takdir etmek, sevmek.
He may get angry sometimes, but he really thinks the world of you.
birşeyin sonuçlarını düşünmek
Verb
birşeyin sonuçlarını tartmak
Verb
kendi kendine düşünmek
Verb
birine fazla değer vermek
Verb
(a) kendini beğenmek, (b) hep kendini düşünmek.
bir şey hakkında iyi düşünüp taşınmak
Verb
düşünüp bulmak, akıl etmek, tasarlamak.
bir yolculuk için bazı güzergâhlar düşünmek
Verb
birşeyi düşünüp bulmak
Verb
bir fikir ortaya atmak
Verb
birşeyi ortaya atmak
Verb
biri hakkında iyi düşünmek
Verb
takdir et(me)mek, kıymet/değer ver(me)mek.
I don't think much of his ideas: Onun fikirlerine kıymet vermem.
Aklıma gelmişken (söyleyeyim), ha … , sahi.
come to think of it, he has already been given what he needs.
Çok dert etmedim.
Sentence
Çok da önemsemedim.
Sentence
Fazla üzerinde durmadım.
Sentence
Fazla kafama takmadım.
Sentence
Pek ciddiye almadım.
Sentence
Pek ciddiye almadım.
Sentence
Çok da önemsemedim.
Sentence
Fazla üzerinde durmadım.
Sentence
Fazla kafama takmadım.
Sentence
Çok dert etmedim.
Sentence
Onu düşününce tüylerim ürperiyor.
… hiç aklıma gelmezdi.
Sentence
… olacağına söyleseler inanmazdım.
Sentence
önemli saymamak, mühimsememek.
birini gözü tutmamak
Verb
birinden pek hoşlanmamak
Verb
birinden fazla hoşlanmamak
Verb
(a) uygun/münasip/muvafık görmek.
She may see fit to ignore the whole incident. (b) acele karar
vermek (ekseriya yanlış/uygunsuz karar).
onlar hep aynı fikir dedirler
Noun
daha iyi düşünmek, tekrar teemmül etmek, fikrini değiştirmek.
She was tempted to make a sarcastic retort, but thought better of it: Alaycı bir cevap vermek üzere iken fikrini değiştirdi.
(a) önem vermemek, mühimsememek, kolay sanmak.
He thinks nothing of walking 25 km.: 25 km. yürümeyi
kolay sanıyor. (b) anlayamamak.
I could make nothing of what he said.
! İnsanoğlunun aya gideceği kimin aklına gelirdi?
To think that he was once rich! Onun vaktiyle
zengin olduğuna bin şahit gerek.
aklına gelebilen her fikri ileri sürmek
Verb
! Acayip, kimin aklına gelirdi?
! Hayret, kimin aklına gelirdi?