time (s

  1. kat
zamanının ilerisinde olmak Verb
zamanınin ilerisinde olmak Verb
ödemelerinde hep gecikmek Verb
zamanından önce doğmuş olmak Verb
çağında önde olmak Verb
zamanını dilediği gibi kullanmak Verb
cezasını çekmeye başlamak Verb
vakit ktiinıbeklemek Verb
vaktini beklemek Verb
fırsat gözlemek, kollamak, (uygun zamanını) beklemek.
He wanted to ask for a raise, but bided his
time until the right moment.
birine ayak uydurmak Verb
vaktini boşa harcamak Verb
birinin zamanını kendisine ayırma talebi
zamanını birine ayırmak Verb
vaktini dilediği gibi harcamak Verb
zamanını dilediği gibi kullanmak Verb
vakit ktiinıdilediği gibi harcamak Verb
zamanı iş ile oyun arasında bölmek Verb
hapis süresini doldurmak Verb
bütün zamanını almak Verb
boş zamanını kullanmak Verb
birinin vaktini almak Verb
vaktini işgal etmek Verb
zaman öldürmek Verb
boş zamanını okuyarak doldurmak Verb
boş gezmek Verb
vaktini boşa harcamak Verb
zamanını boşa harcamak Verb
zamanının aşırı bir kısmını okumaya ayırmak Verb
iyi günler görmüş geçirmiş olmak Verb
gülüp eğlenmek, eğlenceli vakit geçirmek, zevku safa sürmek.
fevkalâde iyi vakit geçirmek, çok mutlu olmak,
have a rough/hard time: eziyet/sıkıntı çekmek.
çok boş vakti olmak Verb
zamanını öldürmek Verb
vaktini iyi kullanmak Verb
zamanını iyi kullanmak Verb
vakit ktiinıiyi kullanmak Verb
bir hafta sonra, haftaya bugün.
boş zamanında
birinin vaktini almak Verb
artık zamanı!
O günler yine geldi çattı.
Yemek zamanıdır.
a train for Paris: Paris treni (Parise giden tren).
What for? Ne için?

What did you that for? Bunu niçin yaptın?
What's this knife for? Bu bıçağın işi ne?
What's the German for bread? Ekmeğin Almancası nedir?
gitme zamanı geldi
Vakit geldi.
vadesinde ödemek Verb
birinin kabulü için zaman sınırı tespit etmek Verb
çağına damgasını vurmak Verb
vakit öldürmek Verb
zaman öldürmek Verb
birinin vaktini almak Verb
çok zamanını almak Verb
birinin vaktini çalmak Verb
birinin vaktini çalmak Verb
zamanını iyi kullanmak Verb
sık sık
etc.: bir çok kereler/günler/geceler vb.
Many's the time he used to say that: O bunu çok kereler söylerdi.
zamanını yapacağı işlere ayırmak Verb
zamanını boşa harcamak Verb
vakit ktiinıkötüye kullanmak Verb
vaktini kötüye kullanmak Verb
vaktini almak Verb
(US) bir aylık vadeli mevduat
boş zamanını geçirmek için program yapmak Verb
vaktini boşa harcamak Verb
zamanını bir programa sokmak Verb
vaktini okuyarak geçirmek Verb
(US) zamanını boşa harcamak Verb
zamanıni programlamak Verb
zamanını programlamak Verb
zamanını programlama
çıraklık/askerlik etmek.
hapis cezasını tamamlamak Verb
zamanına fazla değer vermek Verb
saatini radyodaki saat ayarı sinyaline göre ayarlamak Verb
çalışma süresini kısaltmak Verb
boş zamanını geçirmek Verb
birinin bütün zamanını almak Verb
bir işi özenerek/itina ile yapmak.
bir işi itinayla yapmak Verb
herşeyin zamanı zemini var
boş zamanını öldürmek Verb
kere, defa.
three times ten: üç kere on.
Two goes into six three times: Altıda iki üç kere var.
kere, defa.
Two times five is ten: 2 kere 5 on eder.
sık sık, birçok defa.
birinin dinlenme vaktinden çalmak Verb
birinin zamanını kötüye kullanmak Verb
(US) iki aylık vadeli mevduat
zamanını boşa harcamamak Verb
eşref saatini beklemek Verb
uzun zaman beklemek Verb
zamanını boşa harcamak Verb
zamanını önemsiz şeyler için boşuna harcamak Verb
fırsat kollamak Verb