to to

iliğine işlemek Verb
ipliği pazara çıkmak Verb
ölçmek Verb
tartmak Verb
birinin isteklerine razı olmak Verb
kişinin gelirinin artması
bir kimsenin imkânları dahilinde
sözcük dağarcığına eklemek Verb
kendi kararına bağlı kalmak Verb
ifadesine bağlı kalmak Verb
kendini çevreye uydurmak Verb
taahhütlerini yerine getirmek Verb
istinaf etmek Verb, Law
mesleğe bağlılık
kendi işine bakmak Verb
mektup bulara cevap vermek Verb
mektuplara cevap vermek Verb
görevlerini yapmak Verb
menfaatlerini korumak Verb
çıkırlarını korumak Verb
keyfine bakmak Verb
kendini işine adamak Verb
her şeye eli yatmak Verb
kocasını aldatmak Verb
eşini aldatmak Verb
birine yaramak Verb
birinin işine gelmek Verb
birinin lehine olmak Verb
birinin işine yaramak Verb
birinin gözlerinin dolmasına neden olmak Verb
görmemezlikten gelmek, görmek istememek, başını çevirmek.
She closed her eyes to my needs.
aklına esmek aklından geçirmek Verb
ayağa fırlamak Verb
(a) aklı başına gelmek, aklını başına toplamak, (b) ayılmak, açılmak.
eve kapanmak Verb
bilgisi hilafına
maddi imkânlar dahilinde yardımda bulunmak Verb
büyüklerinin sözüne boyun eğmek Verb
kastetmek Verb
söylemek Verb
ailesinin yüz karası
kendi kişisel yararına çevirmek Verb
(bir kimsenin sağlık ve saadetine) kadeh kaldırmak/tokuşturmak.
We all drank a health to bride.
doymak Verb
birine kısmet olmak Verb
nasip olmak Verb
ilkelerine bağlılık
ölmüşlerinin arasına katılmak Verb
ayağa kalkmak.
işine koyulmak Verb
işverenine ihtarda bulunmak Verb
yerini birine vermek Verb
öfkesini koyuvermek Verb
duygularını koyuvermek Verb
ölmek, rahmete kavuşmak, vefat etmek, ahirete göçmek.
gone to glory: ölmüş, müteveffa, rahmete kavuşmuş.
(a) (içki vb.) başına vurmak, başını döndürmek, şaşırtmak, sarhoş etmek.
The brandy went to his head.
(b) kibirlenmek, burnu büyümek, kibirli/azametli/mağrur yapmak.
The applause of the crowd went to his head.
başını döndürmek, kafasını tutmak.
ölmek, rahmeti rahmana kavuşmak.
emeklilik çekini almak için postaneye gitmek Verb
evraklarını avukata teslim etmek Verb
fikrinde ısrar etmek Verb
Tuvaletim var. Sentence, Idioms
Tuvaletim geldi. Sentence, Idioms
Çişim geldi. Sentence, Idioms
Çişim var. Sentence, Idioms
Tuvalete gitmem lazım. Sentence, Idioms
İyi olur. Sentence
Memnun olurum. Sentence
Tabii, yapalım. Sentence
Ne güzel olur. Sentence
Olur tabii. Sentence
işine dikkat etmeyiş
birinin itibarına verilen zarar
acele hüküm vermek Verb, Idioms
yeterli bilgi olmadan sonuç çıkarmak Verb, Idioms
tüm faktörleri değerlendirmeden yargıya varmak Verb, Idioms
ayağa fırlamak Verb
yolundan ayrılmamak Verb
odasından çıkmamak Verb
bir şeyi pahalıya öğrenmek Verb
birinin takdirine bırakmak Verb
birine bir şey için yardımda bulunmak Verb
bir şeye kendi adını vermek Verb
üstünlüğü/önderliği başkasına kaptırmamaya çalışmak, şöhretini korumaya gayret etmek.
New developments
in the industry are forcing long-established firms to look for their laurels.
birinin ideallerine uymak Verb
kabuğundan dışarı çıkmamak
adına beş parası olmamak Verb
başarısını yatırım alanlarını genişletmeye borçlu olmak Verb
terfisini iltimasa borçlu olmak Verb
zimmetine yazmak Verb
son kozunu oynamak Verb
kaleme sarılmak Verb
bir meslektaşına başvurmak Verb
bir meslektaşına başvurmak Verb
notlarına bakmak Verb
notlarına başvurmak Verb
notlarına bakmak Verb
tevekkül etmek Verb
amacına ulaşmak için hilelere başvurmak Verb
kamarasına çekilmek Verb
evine dönmek Verb
sılaya gitmek Verb
sadede gelmek Verb
eski alışkanlıklarına dönmek Verb
konusuna geri dönmek Verb
kalkmak Verb
kendi yıkımına koşmak Verb
birinin yüzüne karşı birşey söylemek Verb
ayakları üstüne dikilmek
birine selam göndermek Verb
s vatanına hizmet
vatanına hizmet
onaylamak Verb
izin vermek Verb
bütün zihnini bir şey üzerinde toplamak Verb
gözünü kapamak, görmemezlikten gelmek, göz yummak.
You can't shut your eyes to the problem forever.
göz yummak, müsamaha etmek.
taleplerinde ısrar etmek Verb
görevini azimle yapmak Verb
fikrinde ısrar etmek Verb
ilkelerine bağlı kalmak Verb
kendi düşüncesinde direnmek Verb
(para) deve yapmak Verb
direnmek, ayak diremek, zorluklardan yılmamak, sebat etmek, (iddiasından/davasından) vazgeçmemek.
direnmek, sebat etmek.
kendi işine bağlı kalmak Verb
çizmeden yukarı çıkmamak, kendi işiyle uğraşmak, bilmediği işe burnunu sokmamak.
prensiplerine bağlı kalmak Verb
prensip bilerine bağlı kalmak Verb
ifadesine bağlı kalmak Verb
metnine bağlı kalmak Verb
kararına bağlı kalmak Verb
görüşleri üzerinde israr etmek Verb
görüşleri üzerinde ısrar etmek Verb
sözünü tutmak Verb
çok doyurucu olmak Verb
çok lezzetli olmak Verb
aldığı yaralardan ölmek Verb
'ye doğru gitmek Verb
özellikle hastalıktan iyileşmek için yatağa yatmaya gitmek Verb
bağrına basmak Verb
birini coşkuyla karşılamak Verb
tüymek, tabanları yağlamak, kaçmak, sıvışmak.
tabanları yağlamak, kaçmak, tüymek.
tabanları yağlamak Verb
din inden çıkma
yaşına göre hareket etmek.
vidaları gevşetmek (argo) Verb
şaşkınlıktan
ağız değiştirme
haline şükretmek.
hazırlıklı olmak, önceden hazırlanmak.
The interviewers noticed that she had done her homework.
bir kimsenin emrine göre hareket etmek, birisi ne söylerse onu yapmak.
She was terribly spoiled and
expected people to do her bidding: Son derece şımartılmıştı ve herkesin kendi emrine göre hareket etmesini istiyordu.
ikinci bir imkâna malik olmak.
I have still one string to my bow: Benim için bir imkân/olanak daha var.
acı tecrübe ile, başından geçtiği için.
korku/dehşet ile.
ölünceye kadar, sağ olduğu sürece, ömrü oldukça.
yüzüne karşı, dobra dobra, dolaysız.
I told him the truth to his face.
to my face: yüzüme karşı.
tam(amiyle), hakikî, katıksız, sapına kadar.
He's a soldier right to his fingertips: Tam/hakikî bir askerdir.
zevkine/meşrebine uygun.
food to my liking: hazzettiğim yemek.
It's not to my liking: Ondan
hazzetmem.
Is this to your liking: Bu zevkinize uygun mu?
(birisinin) fikrince, düşüncesine göre.
to my mind: bence, benim fikrimce, bana sorarsanız.
kendine/şahsına ait/mahsus/özgü, kendisinin, kendi adına.
He hasn't a friend to his name: Bir
tek dostu bile yok.
I haven't a penny to my name: Meteliğim yok.
kendi hesabına
yüksek ücretli iş
dikişinıalmak Verb, Medicine
yakayı/paçayı kurtarmak, zor bir durumdan sıyrılmak.
(a) (bir kimsenin) yararına/çıkarına/lehine.
It is the king's credit that he opposed the establishment
of a military government. (b) (bir kimse) adına/namına, (bir kimseye) ait.
She's not yet 30 years old, and already she has 5 books to her credit (=she's written 5 books).
işin üzücü tarafı.
sevinç/kıvanç veren, mutlu eden.
To the joy of his mother he won the first prize: Birinci ödülü
kazanması annesini çok mutlu etti.
düşüncelerini açıkça söylemek.
kirişi kırmak (argo) Verb
parasını saymak Verb
bir çuval inciri berbat etmek, işi altüst etmek, bir kimsenin plânlarını bozmak.
dümenine bakmak (argo) Verb
muvafakatini esirgeyen
bilek güreşi yapmak , bileğine güvenmek Verb
dikkatini bir şeye yöneltmek Verb
(a) öğrenmeye/alışmaya çalışmak, (b) bir işi ele almak, (c) becerikli olmak, eli her işe yakışmak.
(bir şeyi) kendi lehine çevirmek Verb
başından aşkın.
be up to the ears/over head and ears in work: işi başından aşmak.
I haven't
time to go out tonight; I'm up to my ears in work.
boğazına kadar
söz hakkından vazgeçmek Verb
işine olan ilgisi artmak Verb
parti sine birini kazanmak Verb
yalnızlığına çekilmek Verb
birinin işine yaramak Verb
birinin lehine olmak Verb
birinin işine gelmek Verb
birine yaramak Verb