vital

  1. Adjective can alıcı
  2. Adjective dirimsel, dirimlik, hayatî.
    If you're to avoid being discovered, it's vital that you should hide at once.
  3. Adjective kuvvetli, enerjik, canlı, hayat dolu.
    Their leadre's vital and cheerful manner filled his men with courage.
  4. Adjective hayat değerinde, hayat için gerekli, hayatı devam ettirici.
    vital functions: hayat için gerekli
    işlevler.
    Blood circulation, breathing and digestion are vital functions. The heart is a vital organ.
  5. Adjective esaslı, çok önemli, elzem, zarurî, hayatî önemi olan.
    vital decisions. A strong army is vital to the
    defense of a nation. This point is vital to my argument. Your support is vital for the success of my plan.
  6. Adjective öldürücü, can alıcı, hayatı tehdit edici, ağır.
günlük hayatında elzem hale gelmek Verb
hayati bulgular Noun, Medicine
hayati belirtiler Noun, Medicine
yaşam bulguları Noun, Medicine
yaşamsal bulgular Noun, Medicine
yaşamsal belirtiler Noun, Medicine
vital bulgular Noun, Medicine
ateş, nabız, tansiyon ve solunum sayısı Noun, Medicine
(Fr) yaşam gücü
yaşama atılımı, hayat hamlesi: Bergson felsefesine göre canlı organizmayı güçlendiren, üreme, büyüme
ve çevreye uyma yeteneği sağlayan yaratıcı kuvvet.
Noun
dirimsel sığa: ciğerlerin bir solukta alabileceği hava hacmi. Noun
büyük hata
yaşama gücü/kuvveti/enerjisi. Noun
kan dolaşımı veya sindirim sistemi gibi hayat için gerekli doğal faaliyetler
hayat için gerekli doğal faaliyetler Noun
hayati önem
hayat atılımı
demografi endeksi
hayati önemi olan ürünler sanayii Noun
hayati önemi haiz menfaatler
hayati önemi haiz menfaatler Noun
hayati menfaatler Noun
hayati ihtiyaç
hayati zorunluk
hayati organlar Noun
hayati önem taşıyan kısım
son derece önemli şahsiyet
bamteli
can damarı
yaşama gücü/kuvveti/enerjisi. Noun
hayati sorun
hayati konu
yaşam belirtileri Noun
doğum ve ölüm istatistikleri. Noun
(şaka olarak) kadının göğüs, bel ve kalça ölçüleri. Noun
hayatı tehlikeye sokan yara
büyük önem taşıyan
vital signs Noun, Medicine