way out

  1. çıkış yolu, çıkar yol.
    There is no way out: Çıkar yol yok, çıkış yok.
  2. Noun çıkar yol, çare, çözüm yolu.
  3. Noun çıkış (yolu/kapısı).
(kalabalıktan vb.) güçlükle/mücadele ederek kurtulmak.
kulp
(üretim) bitmek üzere olmak Verb
çıkar yol bulamamak Verb
çıkarken
ortadan kalkmak üzere
kulpunu bulmak Verb
ayak sürümek Verb
6 mil kadar yoldan içerde olmak Verb
bir yolunu bulmak Verb
yoldan çekilmek Verb
sakınmak Verb
savulmak Verb
bir şeyi tamamlayıp halletmek Verb
çok uğraşmak/çaba harcamak, büyük zahmete katlanmak. (b) kasten/mahsus/bile bile yapmak.
birini yolun kenarına iterek yol açmak Verb
birini yolundan saptırmak Verb
emniyette, emin yerde.
(a) icabına bakılmış, gereği yapılmış, artık engel teşkil etmez, zorluğu kalmamış.
I'd like to get
this job out of the way first. I feel better, now that problem is out of the way. (b) sapa, uzak, yol üstü değil.
The village is rather out of the way: Köy oldukça sapadır. (c) uygunsuz, münasebetsiz, yersiz, yolsuz, yanlış, (d) olağanüstü, alışılmamış.
He is nothing out of the way: Hiçbir fevkalâdeliği yoktur. (e) yoldan, aradan, ortadan.
Get out of the way: Yolumdan/ önümden çekil! (f) kayıp, saklı, yeri belli değil.
get out of the way of doing sth.: hamlamak, alışkanlığını kaybetmek, acemileşmek.
get into the way of doing sth.: bir şeye alışmak, eli yatmak, meleke kesbetmek.
Açılın! Sentence
Çekilin! Sentence
yoldan çekilmek Verb
yolunun üzerinden kaldırmak Verb
birini yolundan çekmek Verb
bir şeyi tehlikeden uzaklaştırmak Verb
birini yolundan çekmek Verb
kendi yolundan gitmek Verb
birini yolundan çekmek Verb
çıkış
çıkışta izlenecek yol
yepyeni, görülmemiş, garip, ilginç, özgün, ileri. Adjective