mesleğinde yükselmekte olmak
Verb
dilenerek hayatını kazanmak
Verb
çarpa çarpa ilerlemek, gözü kapalı/körü körüne gitmek.
yaşama biçimini değiştirme
kalabalığı yararak ilerlemek
Verb
itip kakarak yol açmak
Verb
(a) (karanlıkta vb.) ihtiyatla/yavaş yavaş ilerlemek.
They felt their way down the dark passage. (b) bocalamak, dikkatli davranmak, bütün dikkatini toplayarak hareket etmek.
He hasn't been in the job long and he's still feeling his way.
ihtiyatla bir anlaşmaya doğru gitmek
Verb
bir şeyle mücadele etmek
Verb
(kalabalıktan vb.) güçlükle/mücadele ederek kurtulmak.
kalabalıkta zorla ilerlemek
Verb
yalan dolanla kendine yol açmak
Verb
bir yere zorla girmek
Verb
bir eve zorla girmek
Verb
hükümette bir mevkie yükselmek
Verb
ne yapıp edip birinin mahremiyetine girmek
Verb
kalabalıkta kendine yol açmak
Verb
istediğini/tuttuğunu koparmak, (hile ile/ısrarla) istediğini elde etmek.
duygularını tutamamak
Verb
kendi yolunda gitmek
Verb
kafasının dikine gitmek
Verb
kendi yoluna gitmek, bildiğinden şaşmamak, kendi bildiğini okumak.
çok uğraşmak/çaba harcamak, büyük zahmete katlanmak. (b) kasten/mahsus/bile bile yapmak.
aklı başı yerinde olmak
Verb
güçlü muhakeme sahibi olmak
Verb
kılıç vb ile vurarak balta girmemiş ormanda kendine yol açmak
Verb
bütün engellere karşın yolunda gitmeye devam etmek
Verb
santim santim ilerlemek
Verb
itip kakarak öne geçmek
Verb
birinin yoluna engel olmak
Verb
bir iş hakkında tam bilgiye sahip olmak
Verb
şaşırmak, yolunu kaybetmek, ne yapacağını bilememek.
(a) ilerlemek, ileri gitmek, (b) başarmak, başarı sağlamak, muvaffak olmak.
hayatta başarı kazanmak
Verb
dünyada başarı kazanmak
Verb
elinden geldiğince çabuk gitmek
Verb
mümkün olduğu kadar çabuk eve dönmek
Verb
yavaş yavaş/tedricen (çok az masrafla) istediğini elde etmek, gayesine ulaşmak.
kendine düşeni ödemek
Verb
kendine düşen ödemek
Verb
(a) hissesine düşeni ödemek, (b) mal bedelini) peşin ödemek, borca girmemek.
engelleri yenerek kendine yol açmak
Verb
bildiği/istediği gibi yapmak, canının istediğini yapmak.
US çamurda bata çıka ilerlemek
Verb
çamur içinde bata çıka yürümek
Verb
kendine bir iş bulmak
Verb
zorla/tehditle istediğini elde etmek.
omuz atarak kalabalığı yarmak
Verb
kalabalıkta kendine yol açmak
Verb
birinin önünü kesmek
Verb
kendi yolundan gitmek
Verb
gitmek, yola çıkmak, yol almak.
başkalarının öğütlerine kulak asmamak
Verb
dil dökerek yolunu yapmak.
kalabalıkta kendine bir yol açmak
Verb
ite kaka yol açmak, sokuşmak.
maharetle sokulup geçmek
Verb
kalabalık içinden kendine bir yol açmak
Verb
trafikte yol bulup ilerlemek
Verb
epey başarı elde etmiş durumda
birisinin gözüne girmek/sevgisini kazanmak.
kendi kazandığı parayla üniversitede okumak
Verb
mesleğinde ilerlemek
Verb
kalabalık arasından kendine yol açmak.
anayoldan uzaktaki evlerde yaşayan kişiler için yapılmış yol
üçlü bahis: yarışta bahse girilen at veya köpek 1, 2 veya 3'üncü geldiğinde kazanılan bir bahis.
I put $10 each way on Red Rum, so I won some money though he came second.
Adverb
bir maden ocağından dışarı çıkış yolu
bir liman ya da ırmakta gemilerin kullandığı şamandıralarla işaretlenmiş derin su yolu
(deniz) süratini artırarak ilerlemek
Verb
(a) geri çekilmek, yol vermek, (b) çökmek, yıkılmak.
havaalanında çıkış kapısından doğruca uçağa giden üstü kapalı koridor
(gemi) yol kaybetmek
Verb
(a) yol açmak, (kenara çekilerek) yol vermek.
The people made way for the President. (b) (yol
açarak) ilerlemek.
make way through the forest.
yol vermek, yol açmak, geçmesini sağlamak.
make a penny go a long way: parasını idareli kullanmak, tutumlu davranmak.
asla, hiç, kat'iyen, kesinlikle, hiçbir veçhile, imkânı yok.
Adverb
imkânı yok, dünyada olmaz, çaresiz, asla, kat'iyen.
bir yolunu bulup, ne yapıp yapıp.
Adverb
gelgit yatağı/kanalı.
Noun
kanaldan gelgit akıntısı.
Noun
yolda, hareket halinde, devinmekte, seyir halinde.
Adverb
(sükûnetten) harekete geçerek.
Adverb
ilerlemekte, başlanmış, yoluna girmiş.
Prepatations were under way .
Adverb
way ile ayni anlama gelir. uzağa, öteye.
Go 'way!
bir gayri menkul lehine mevcut veya müesses olan geçit hakkı
ayni irtifak teşkil eden mürur hakkı
çok eskiden, uzun zaman önce.
taşıma belgesi (karayolu ve demiryolu taşımacılığında , taşınan mal karşılığı verilen ve hem alındı hem
de malların listesi niteliğindeki belge ; konş
(US) yerel bir istasyon için belirli bir yük
(demiryolu) ara istasyonu.
posta treni, her istasyona uğrayan tren.