yüksek

Turkish-English Translation

  1. great
  2. noble
  3. Information Technology high
  4. eminent
  5. elevate
  6. lofty
  7. hilly
  8. haughty
  9. moor
  10. stiff
  11. high- level
  12. sublime
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

dışişleri yüksek temsilcisi
high representative for foreign affairs Noun, Politics-Intl. Relations
düşük yoğunluklu lipoprotein
bad cholesterol Noun, Medicine
düşük yoğunluklu lipoprotein
low-density lipoprotein (LDL) Noun, Medicine
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)
Supreme Board of Judges and Prosecutors Proper Name, Organizations
İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE)
İzmir Institute of Technology Noun, Organizations
Milli Savunma Yüksek Kurulu
National Defense Supreme Board Proper Name, Politics-Intl. Relations
Yabancı Diller Yüksekokulu
School of Foreign Languages Noun, Education-Training
yüksek güvenlikli cezaevi
high-security prison Noun, Law
Yüksek Öğretime Geçiş Sınavı (YGS)
Higher Education Entrance Exam Proper Name, Education-Training
yüksek yoğunluklu lipoprotein
good cholesterol Noun, Medicine
yüksek yoğunluklu lipoprotein
high-density lipoprotein (HDL) Noun, Medicine
yükseköğretim kurumu
higher education institution Noun, Education-Training
yükseköğretim kurumu
higher education institution Noun, Education-Training
yüksekokul
college Noun, Education-Training
yüksekokul
school Noun, Education-Training
(fiyat) yüksek
steep
(ses) yüksek
loud
(yakalar) yüksek
stand up
çok yüksek
towering
çok yüksek
usurious
çok yüksek
mountainous Adjective
daha yüksek
superior
değeri yüksek
of great value
en yüksek
utmost
en yüksek
maximum Information Technology
en yüksek
topmost
en yüksek
supreme
en yüksek
superlative
en yüksek
highest
meblağı yüksek
excessive in amount
rütbece yüksek
superior in rank
rütbece yüksek
elevation in rank
yüksek Almanca
standard german
yüksek anten
elevated antenna
yüksek arazi
upland
yüksek ateş
pyrexia
yüksek ateş
high fever
yüksek atlama
high jump Noun, Sports
yüksek atmak
to fly a high pitch Verb
yüksek bina
high-rise building
yüksek burjuvazi
(Fr.) haute bourgeoisie
yüksek cebir
higher algebra
yüksek çözünürlük
high resolution Information Technology
yüksek değer
high order
yüksek değer
prime value
yüksek derece
high degree
yüksek derecede
at a high degree
yüksek derecede
highly Adverb
yüksek devir
high speed
yüksek devirli
high speed
yüksek düzeyde
polite
yüksek eğitim
higher education
yüksek evsaflı
high potential
yüksek faiz
high interest
yüksek faizli
at a high rate
yüksek finans
high us
yüksek fırın
blast furnace
yüksek fiyat
ransom price
yüksek fiyat
huge fas
yüksek fiyat
high fas
yüksek fiyat
peak fas
yüksek fiyat
top price
yüksek fiyat
long fas
yüksek fiyata
at great cost
yüksek fiyatlar
rocketing rrps Noun
yüksek fiyatlı
high priced
yüksek fiyatlılık
costliness
yüksek frekans
high frequency
yüksek frekanslı
ultrasonic
yüksek gelir
high income
yüksek gelirliler
high income- people
yüksek gerilim
high voltage Noun
yüksek hareketlilik
mass society
yüksek idealler
high ideals Noun
yüksek iktidar
supreme power
yüksek işçilik
highclass workmanship
yüksek itibar
high standing
yüksek kademe
higher echelon
yüksek kademeler
higher echelons Noun
yüksek kalite
of top quality
yüksek kalite
of high quality
yüksek kapitalizm
peak capitalism
yüksek kazançlı
high earner
yüksek kira
heavy rent
yüksek kira
high rent
yüksek komutanlık
supreme command
yüksek konjonktür
high- level business
yüksek konjonktür
peak prosperity
yüksek konsey
supreme council
yüksek kupür
high- coupon
yüksek kürsü
standing desk
yüksek kurul
high commission
yüksek maaş
top salary
yüksek maaş
high salary
yüksek maaşlı
highly paid
yüksek maaşlı
high salaried
yüksek maaşlı
well paid
yüksek mahkeme
higher court
yüksek mahkeme
(Br) Supreme Court of Judicature
yüksek mahkeme
high court of justice
yüksek mahkeme
high court
yüksek mahkeme
(Br) Court of Queen's Bench
yüksek makam
high authority
yüksek maliyet
high- cost
yüksek maliyetler
prohibitive costs Noun
yüksek meblağ
considerable amount
yüksek mertebeler
higher orders Noun
yüksek met
high tide
yüksek mevki
top job
yüksek mevki
dignity Noun
yüksek mevki
elevated position
yüksek mevki
advanced position
yüksek mevki
higher-level job
yüksek mevki
high position
yüksek mevki
senior appointment
yüksek moda
haute couture
yüksek mühendis
engineer
yüksek mühendis
professional engineer
yüksek mühendis
M.Sc
yüksek mühendis
Master of science
yüksek öğrenim
higher education
yüksek oktan
high octane
yüksek oktan
high- octane
yüksek okul
(Br) collegiate school
yüksek okul
secondary school
yüksek okul
collegiate school
yüksek okul
college of further education
yüksek okul
upper school
yüksek okul
college
yüksek okul
senior high school
yüksek otorite
high authority
yüksek oynamak
to play high Verb
yüksek özvarlık
high-geared capital
yüksek perdeden
hearty Adjective
yüksek performans
quality performance
yüksek politika
(Fr.) haute politique
yüksek prim
high premium
yüksek prim
long premium
yüksek randıman
top output
yüksek riskli
junk bond
yüksek riskli
high-risk Adjective
yüksek rütbe
rank
yüksek rütbeli
of high rank
yüksek rütbeli
high- ranking
yüksek rütbeli
eminent
yüksek rütbeliler
cordon bleu
yüksek sadakat
high- fidelity
yüksek şahsiyet
high- up
yüksek şahsiyet
elevated personage
yüksek şahsiyetler
cordon bleu
yüksek saygı
high respect
yüksek ses
blare
yüksek sesle
out loud Adverb
yüksek sesle
loudly Adverb
yüksek sınıf
genteel
yüksek sınıflar
upper forms Noun
yüksek sınıflar
higher forms Noun
yüksek sınıflar
the upper classes Noun
yüksek sosyete
high society
yüksek sosyete
exclusive social circles
yüksek sosyete
(Fr.) haut ton
yüksek sosyete
best parts
yüksek sosyetede
in high circles
yüksek staj
advanced training
yüksek şura
supreme council
yüksek süratli
high speed
yüksek tabaka
gentlefolk
yüksek tabaka
the bs
yüksek tabaka
upper bracket
yüksek tabakalar
the four hundred
yüksek tahsil
further education
yüksek talep
strong demand
yüksek tansiyon
high blood pressure Noun, Medicine
yüksek tribün
raised platform
yüksek ücretler
high wages Noun
yüksek ücretli
political plum
yüksek ücretli
well- paid
yüksek vergi
high rate
yüksek vergi
harsh taxation
yüksek vites
high gear
yüksek viteste
in high gear
yüksek voltaj
high frequency current
yüksek yer
elevation Noun
yüksek yer
overlook
yüksek yerden
from the powers that be Adverb, Politics-Intl. Relations
yüksek yoğunluklu
high density Information Technology
yüksek yüzde
heavy percentage
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Tabanı ile en üst noktası arasındaki ... şeylere göre fazla olan
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.