Available on App Store
Get it on Google Play
TR
X
ç
ğ
ı
ö
ş
ü
yaşayan
Cozy
Turkish-English
Terms/Phrases
Turkish-English Translation
Adjective, Biology
extant (Kaynak:
Evrim Çalışkanları
)
living
alive
vital
organic
live
organic(al)
Turkish-English translations from Zargan's own database
Indirim kodları, kupon ve kampanyalar için Jarrt
Turkish-English Phrases
yaşayan diller
living languages
Noun, Language-Literature
adada yaşayan
insular
birinden daha uzun yaşayan
outliver
denizde yaşayan
maricolous
dünyada yaşayan
earthling
dünyanın her yerinde ulusların içinde yaşayan
fourth world
efsanelerde yaşayan
fabulous
Adjective
fildişi kulede yaşayan
donnish
hep oturarak yaşayan
sedentary
işsizlik sigortasıyla yaşayan
welfarite
karada yaşayan
terrestrial
kentlerde yaşayan
white flight
keyfine göre yaşayan
free liver
nehirlerde yaşayan
fluvial
nikâhsız olarak birlikte yaşayan
cohabiter
serseri hayatı yaşayan
on the bum
suda yaşayan
aquatic
sürü halinde yaşayan
gregarious
Adjective
sürüden ayrı yaşayan
rogue
tek başına yaşayan
outside man
toplu halde yaşayan
gregarious
Adjective
tuzlu suda yaşayan
salt water
yaşayan dil
living language
yaşayan dil
modern language
yaşayan dillere kaydolmak
to take up modern languages
Verb
Yaşayan Ölülerin Gecesi
Night of the Living Dead
Proper Name, Cinema
yaşayan şirket
standing company
yaşayan tv
standing company
ABD'de yaşayan İspanyol veya Latin Amerika kökenli kişi.
Hispanic
ABD'nin güneyinde yaşayan zencilere özgü bir caz müziği türü
blues
anayoldan uzaktaki evlerde yaşayan kişiler için yapılmış yol
accomodation way
anayoldan uzaktaki evlerde yaşayan kişiler için yapılmış yol
accomodation road
Avustralya'da yaşayan fare-tavşan arası bir kemirgen
bilby
Avustralya'da yaşayan küçük boylu bir tür devekuşu
emu
ayrı yaşayan kadın eş
grass widow
bağışla yaşayan eğitim vakfı
community trust
bir adamla birlikte yaşayan kız
groupie
bir pansiyonda yaşayan kişi
(Fr.) pensionnaire
bir şehirde yoksulluk içinde yaşayan azınlık mahallesi
ghetto
bir ülkenin kuzey kesiminde yaşayan kimse
northerner
çalışmadan yaşayan kişi
rentier
çok zengin ve lüks hayat yaşayan kimse
nabob
dârülacezede yaşayan kimse
pensioner
devletin yardımıyla yaşayan yoksul kişi
pauper
Doğu Asya'da yaşayan bir ayı türü
panda
Gören, duyan değil, yaşayan bilir.
The proof of the pudding is in the eating.
Sentence
iki yaşayan kişi arasındaki hediye
inter vivos gift
irat yoluyla yaşayan kişi
rentier
kendi ülkesinden başka bir ülkede yaşayan kişi
(Fr.) meteque
kır kesiminde yaşayan halk
rural population
kiralık odada yaşayan kimse
roomer
kırda yaşayan kimse
country folk
kırsal kesimde yaşayan halk
rural community
kıyı da yaşayan kişi
coastman
manastırda yaşayan rahip
monk
medeniyet sınırı üzerinde yaşayan kimse
front sman
memleket dışında yaşayan rantiye
remittance man
ölen ya da yaşayan kişilerin malvarlığını yediemin
trust company
römorkta yaşayan kişi
(US) trailerite
şehrin uç sınırlarında yaşayan nüfus
fringe population
sınır da yaşayan halk
frontier population
sınırda yaşayan halk
frontier population
sokakta yaşayan kişi
rough-sleeper
sosyal yardımla yaşayan aile
welfare family
tasarruflu yaşayan kimse
saver
tembelce yaşayan kimse
lounger
ücretle yaşayan kimse
pensionary
Yurtdışında Yaşayan Vatandaşlar ve Emlak Genel Müdür Yardımcılığı
Deputy Directorate General for Turkish Citizens Abroad and Property
Noun, Organizations
Turkish-English phrases from Zargan's own database
Please enable JavaScript to view the
comments powered by Disqus.