zamanı

Turkish-English Translation

  1. breathing space
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

(askerlik) uyku zamanı
sack duty
(fabrika) paydos zamanı
finishing time
(öğrenci) kayıt zamanı
graduation time
(okulda , kışlada , vb) yatma ve ışıkları söndürme zamanı
lights out
” yardımcı fiilinin geçmiş zamanı
could can
acil bakım zamanı
emergency maintenance time
açılış zamanı
opening time
askerlerin toparlanma ve onarım zamanı
make and mend
barış zamanı
time of peace
barış zamanı
peacetime
başlama ve bitirme zamanı
starting and finishing time
başlangıç zamanı
time of inception
bekleme zamanı
waiting time
boşta kalma zamanı
idle time
buhran zamanı
time of crisis
buluşma zamanı
meeting time
çalışma zamanı
working time
çalışma zamanı
operating time
depresyon zamanı
time of depression
doğum zamanı
term
eğlence zamanı
playtime
ekinleri biçme zamanı
harvest
ekonomik kriz zamanı
recession times
ekonomik kriz zamanı
time of depression
emme zamanı
admission stroke
emme zamanı
inductions stroke
emme zamanı
suction stroke
emme zamanı
inlet stroke
emme zamanı
intake stroke
entrika zamanı
scheming times
gece zamanı
night time
gecikme zamanı
delay time
geçiş zamanı
clearance time
gensoru zamanı
question time
giriş zamanı
entry time
günün geri kalan zamanı
remainder of the day
haber zamanı
covered period
harcama zamanı
spending time
harman zamanı
harvest time
hasat zamanı
harvest time
hizmet dışı zamanı
out of service time
iktidar zamanı
innings
iniş zamanı
landing time
işlem zamanı
operation time
kaçınılmaz karar zamanı
moment of truth
kaza zamanı
time of accident
kriz zamanı
time of crisis
mevsimin en civcivli zamanı
peak season
mevsimin en civcivli zamanı
high season
mevsimin en civcivli zamanı
seasonal peak
muhtemel yaklaşma zamanı
expected approach time
müzakere zamanı
time for discussion
namaz zamanı
time of the namaz
Noel ! Noel zamanı
yule
Noel zamanı
noel
Noel zamanı
christmas time
normal çalışma zamanı
straight time
normal çalışma zamanı
base time
öğle yemeği zamanı
lunch time
okul zamanı
schooltime
olmak fiilinin geçmiş zamanı
been
öncelikli televizyon yayın zamanı
prime television time
ortalama onarım zamanı
mean repair time
paraşüt açılma zamanı
parachute operating-out time
paraşüt açma zamanı
parachute operating-out time
Paskalya zamanı
easter
paydos zamanı
break
piyasanın durgunluk zamanı
silly season
sakla samanı, gelir zamanı
waste not, want not Verb
Sarhoş Atlar Zamanı
A Time for Drunken Horses Proper Name, Cinema
savaş zamanı
wartime
seçim kampanyası zamanı
campaign time
seçim kampanyası zamanı
election campaign time
seçim zamanı
election time
sokak aydınlatma zamanı
lighting- up time
soru zamanı
question time
sürme zamanı
drive time
tahmini varış zamanı
estimated time of arrival
tam kalkış zamanı
precise moment of departure
tam yemek zamanı
setdown
tatil zamanı
holiday time
tatil zamanı
hols
tatil zamanı
(US) vacation season
tatil zamanı
vacation season
tatil zamanı
vacation time
tepki zamanı
thinking time
teslim zamanı
time of delivery
tren kalkış zamanı
traintime
tüy dökme zamanı
moult
ücretsiz yükleme zamanı
free time
uçuş zamanı
flight time
ürünün pazarlanma zamanı
product timing
uygulama zamanı
execution time
varış zamanı
time of arrival
yemek zamanı
mealtime
yük boşaltma zamanı
unloading time
yürütme zamanı
execution time Information Technology
zamanı boşa geçirmek
to squander time Verb
zamanı boşa harcamak
to dilute time Verb
zamanı dar olmak
to be crowded for time Verb
zamanı dar olmak
to be pressed for time Verb
zamanı dar olmak
to be pinched for time Verb
zamanı dolmadan önce
in
zamanı etkin kullanma randımanı
time efficiency
zamanı geldi sayılır
it is about time
zamanı geldiğinde verilmek üzere bir haberin bekletilmesi
keeper
zamanı gelince
in good time
zamanı gelince bir konuya dönmek
to revert to a matter in due course Verb
zamanı gelince düşünmek
to cross that bridge when you come to it Verb
zamanı gelinceye kadar beklemek
to let the appointed time pass Verb
zamanı gelmeden olgunlaşma
premature
zamanı gelmek
to be coming up Verb
zamanı gelmiş ya da geçmiş bir şeyi yapmak
to get up to date Verb
zamanı iş ile oyun arasında bölmek
to divide one's time between work and play Verb
zamanı iyi kullanma derecesi
time efficiency
zamanı uyuklayarak geçirmek
to doze away the time Verb
zamanı ve miktarını gösteren belge
deposit slip
zamanı ya da hızı ölçmek
to clock Verb
zamanı yok
pushed
(parti) iktidar zamanı olmak
to have their innings Verb
(televizyon , vb) yayın zamanı sonu
sign of decay
alacaklılar (ödeme zamanı gelen tüm hesaplar ya da senetler
payables Noun
barış zamanı ekonomisi
peacetime economy
barış zamanı gereksinimleri
peacetime requirement Noun
barış zamanı gereksinimleri
peacetime needs Noun
barış zamanı ihtiyaçları
peacetime requirement Noun
barış zamanı paritesi
peacetime parity
barış zamanı rakamları
peacetime figures Noun
barış zamanı tüketicisi
peacetime consumption
barış zamanı tüketimi
peacetime consumption
barış zamanı üretimi
peace time production
barış zamanı üretimi
peacetime production
belirli zamanı olmayan
timeless
biraz boş zamanı olmak
to have some time foq Verb
bol zamanı olmak
to have ample time Verb
boş zamanı değerlendirerek eğitim görme
leisure education
buhran zamanı için ayrılan yedek akçe
contingency reserve
çalışma zamanı kaybı
broken time
çan çalarak zamanı belirtmek
to chime Verb
doğru zamanı kullanmak
to nick the time Verb
gitme zamanı geldi
it's time we were moving
henüz ödeme zamanı gelmemiş resim
undue fee
her şeyin bir zamanı var
all in good time
Herşeyin bir zamanı var.
All in good time.
herşeyin zamanı zemini var
there's time and a place for everything
iyi zamanı geçmiş
over the hill
kaybolan zamanı telafi etmek
to make up for lost time Verb
kaybolan zamanı telafi etmek
to make up time Verb
kaybolan zamanı yakalamak
to recover lost time Verb
kendine ayrılan zamanı aşmak
to overrun the time allowed Verb
konuşarak zamanı uzatmak
to spin out the time by talking Verb
Noel zamanı söylenen şarkı
carol
O konuyu zamanı gelince düşünürüz
We'll cross that bridge when we come to it
öğle yemeği zamanı saati
lunch hour
ölümden çaldığı zamanı yaşamak
to be living on borrowed time Verb
ordunun barış zamanı kadrosu
peace establishment Noun
ordunun barış zamanı kadrosu
peacetime establishment Noun
reklam yeri ya da zamanı için yapılan değiş tokuş
trade out
savaş zamanı ekonomisi
wehrwirtschaft (Alm.)
savaş zamanı hariç
except in time of war
savaş zamanı kıtlığı
wartime shortage
savaş zamanı kıtlığı
wartime shortages
savaş zamanı kontrolu
wartime control
savaş zamanı kontrolü
wartime control
savaş zamanı propagandası
wartime propoganda Noun
savaş zamanı ücreti
wartime wage
savaş zamanı üretimi
wartime production
seçilme zamanı gelmek
to come up for election Verb
seçim zamanı gelmek
to come up for election Verb
tahsis olunan zamanı aşmak
to overrun the allotted time Verb
tatil zamanı hâkimlik eden hâkim
vacation judge
uygun zamanı beklemek
to bide one's time Verb
uygun zamanı bekleyerek oyalama
intended delay
uygun zamanı bekleyerek oyalamak
to calculate delay Verb
uygun zamanı bekliyorum
I abide my time
üzerinde mutabık kalınan zamanı aşmak
to overrun the time stipulated Verb
üzerinde mutabık kalınan zamanı aşmak
to over run the time stipulated Verb
yalnız med zamanı suyun altında kalan kıyı bölümü
shore lands
yatma zamanı içilen alkollü ya da sıcak içki
night cap
yemek zamanı süresince hizmet edilen müşteri sayısı
cover
yükleme ve boşaltma zamanı ortalamasını alma hakkı olmak
to average lay days Verb
Turkish-English phrases from Zargan's own database