(uçak) boş durumdayken ağırlığı
bir şeyden yoksun kalmak
Fiil
ters yüzü geri dönmek
Fiil
boş.
an empty bottle/cup. an empty house. an empty chair. an empty ship/truck/railroad car.
Sıfat
ıssız, tenha, kimsesiz.
empty streets. to look into empty space.
Sıfat
anlamsız, etkisiz, yararsız, nafile, beyhude, kuru.
empty compliments/pleasures. empty words/talk/promises.
empty threats: kuru tehditler.
Sıfat
aç.
My stomach is empty: Karnım aç.
on an empty stomach: aç karnına.
to be/feel empty:
acıkmak.
(a medicine) to be taken on an empty stomach: aç karnına alınacak (ilâç).
Sıfat
kof, bilgisiz.
an empty head.
Sıfat
duygusuz, hissiz, heyecansız.
Sıfat
maksatsız, gayesiz.
an empty life.
Sıfat
verimsiz, semeresiz, meyvesiz.
Sıfat
âvâre, boş, işsiz güçsüz.
empty hours.
Sıfat
boşal(t)mak, dök(ül)mek, ak(ıt)mak.
to empty the water out of a bucket. The river empties into the ocean. The burglar emptied the shop.
Fiil
boşaltmak, tahliye et(tir)mek.
The hall emptied as soon as the concert was over.
Fiil
yoksun/mahrum etmek.
to empty a phrase of all meaning. He emptied himself of all power to control.
Fiil
boş şey.
He took all the empties (= empty bottles) to the shop.
İsim
bir evi tahliye etmek
Fiil
boş mermi kovanı
İsim, Askerlik
boş fişek kovanı
İsim, Askerlik
boş iskemle (bir tartışmadan kaçan rakibi tanımlayan deyim)
bir tartışmadan kaçan rakibi tanımlayan deyim
makaron
İsim, Üretim ve Ürünler
çocuksuz (veya çocukları evlenip ayrılmış) karı-koca, çocuksuz aile.
İsim
yoksun, mahrum.
a life empty of happiness. empty of pity/compassion.
boş giysiler (şirketlerde , uzun kariyerlerinin yarattığı renksiz , robot gibi yöneticiler
İsim
(uçak) boş durumdayken ağırlığı
birini boş vaatlerle oyalamak
Fiil
el inde boş bir ev olmak
Fiil
elinde boş bir ev olmak
Fiil
boş vaatlerle aldatılmak istemiyorum
ağzına bir parmak bal çalmak
Fiil
(tiyatro) boş bir salona oynamak
Fiil
boş sıralara oynamak
Fiil
bir şeyden boş yere gururlanmak
Fiil