yaygı, ince katman/tabaka.
a film of dew. Oil poured on water will spread and make a film.
film, fotoğraf filmi.
Otomobil
film. motion picture.
to shoot a film: Film çekmek.
Sinema
zar/ince örtü ile kapla(n)mak, zar bağla(t)mak, buğulanmak.
His eyes filmed with tears.
filmini çekmek, film çevirmek.
to film a novel.
sinemaya/filme uygun olmak.
His novels film well.
gösterme hakkı tek kişide olan film
sinema takımı (özellikle televizyonda göstermek için kullanılan sinema filmi oynatma teçhizatı
film festivali
İsim, Sinema
film makarasında filmin dolaşması
filmin televizyonda yayınlanması
gösterilmeye hazır sinema filmi
sinema salonu
İsim, Sinema
videoteypten yapılmış televizyon filmi
videoteyp teçhizatı bulunmayan istasyonlarda kullanılan
filmde fotojenik sonuç vermek
Fiil