US iskonto haddinde artış
oran, nispet, faiz oranı.
a high rate of interest.
İsim
hız, sürat.
At the rate of 100 km an hour.
İsim
ücret, birim fiyat.
a rate of 10 cents a pound. The rate of electricity.
İsim
tempo, ilerleme hızı.
To work at a rapid rate .
İsim
derece.
The rate of increase in work output.
İsim
(sigorta) prim oranı.
İsim
(nakliyat) birim fiyat.
İsim
saat ücreti, gündelik.
İsim
(takdir edilen) kıymet, değer.
İsim
belirli bir süre içinde saatin ileri gitme/geri kalma miktarı.
İsim
değerlendirmek, değer/kıymet biçmek, fiyat takdir etmek.
Fiil
saymak, hesap etmek, hesaba katmak, nazarı itibara almak.
Fiil
(ücret/maaş/faiz oranı vb.) tespit etmek.
Fiil
sınıflandırmak, sınıfını/derecesini belirtmek.
Fiil
nakliye ücretini tespit etmek.
Fiil
değerli olmak, kıymet ifade etmek, itibarda olmak.
Fiil
derece almak/kazanmak.
Her performance didn't rate very high in the competition.
Fiil
sayılmak, addolunmak.
Fiil
saymak, telâkki etmek.
He is rated high(ly) as a poet: Büyük bir şair sayılır.
Fiil
emlâk vergisi tarhetmek.
My house is rated rather high/at $900.
Fiil
azarlamak, paylamak, haşlamak.
Give him a good rating for what he did.
Fiil
hak etmek, lâyık olmak
. to rate an increase: maaş zammına lâyık olmak.
Fiil