1. yapışmak.
    The children clung to each other in the dark.
  2. sımsıkı sarılmak/tut(un)mak.
    She clung tightly to her few remaining possession.
  3. yanından ayrılmamak, daima bir arada (yakın) durmak.
    Little children always cling to their mothers.
    The 2 friends cling together wherever they go.
  4. (bir fikre/hatıraya/umuda vb.) bağlı/sadık kalmak, bağlanmak, vazgeçmemek.
    She clung to the hope that her son was not dead.
  5. (bkz: cohere ).
  6. (koku vb.) dağılmamak, sinip kalmak.
  7. çınla(t)mak, çın çın öt(tür)mek.
  8. çınlama, çıngırak sesi.
saydam jelatin kâğıdı
ince
mevkii bir türlü elinden bırakmak istememek Fiil
bir mevkii bir türlü elinden bırakmak istememek Fiil
yapışmak Fiil
asılmak Fiil
tutunmak Fiil
sarılmak Fiil
bir fikre sıkıca sarılmak Fiil
bir şeye tutunmak Fiil