1. Geçişli Fiil zorlamak, icbar/mecbur etmek, zorunlu kılmak, mecbur tutmak, zorla yaptırmak.
    I felt constrained to do what he told me.
  2. Geçişli Fiil sınırlamak, tahdit etmek, yasaklamak, menetmek.
    to speak without constrain: çekinmeden/serbestçe konuşmak.
  3. Geçişli Fiil baskı/tazyik yapmak, baskı altında tutmak.
    to put someone under constrain: birine baskı yapmak.

    to feel constrained by one's clothes: elbisesi sıkmak.
birini zorla tutmak ; birini bir şey yapmaya zorlamak .
icbar etmek Fiil