âhenksizlik, uyumsuzluk, anlaşmazlık, fikir ayrılığı, ihtilâf. sow discord: anlaşmazlık yaratmak,
aralarını bozmak, mesele çıkarmak. bring discord into a family: ailenin âhengini/birliğini bozmak, ikilik/ayrılık yaratmak. to resolve a discord: ara bulmak, anlaşmazlığa son vermek.
kavga, niza, bozuşma, çekişme, vuruşma, savaş. The couple split up after a serious discord.
Müzik falso, akortsuzluk, tenafür. The discord of his music is hard on the ear: Musikisindeki falsolar kulağı tırmalıyor.
gürültü.
uyuşmamak, ihtilâf halinde olmak, anlaşamamak, fikir ayrılığına/ihtilâfa düşmek.