1. hoşlanmama, itibar etmeme, hiçe sayma.
    The minister incurred the king's disfavor.
  2. fenalık, kötülük, nahoş/zararlı/fena hareket/davranış.
    The pianist did himself a disfavor in trying to sing.
  3. gözden düşürmek, hoşlanmamak, itibar etmemek, taraftar olmamak, aleyhinde/karşı/muhalif olmak, tarafını tutmamak.
gözden düşmek Fiil
gözden düşme, itibarsızlık, itibarını kaybetme, hoşa gitmeme.
to be/to fall into disfavor (with):
göz(ün)den düşmek, hoşuna gitmemek.
John seems to be/have fallen into disfavor with Mary.