1. İsim sürüklenme, sürükleniş, gidiş, akış, akın.
    The drift of an iceberg.
    the drift of events:
    olayların gidişi/cereyanı.
    the drift of young people from country to the city.
  2. İsim amaç, hedef, gidiş/sürükleniş yönü.
  3. İsim eğilim, meyil. temayül, istidat, yönelme, yöneliş.
    The drift of opinion was against war.
  4. İsim anlam, meal, diyem, maksat, niyet, maksut, kastedilen şey.
    I'm sorry, I can't quite catch the drift
    of what you're saying.
    I caught his general drift: Genellikle ne demek istediğini anladım.
  5. İsim (kütük, odun gibi) suyun sürüklediği şey.
  6. İsim yığıntı, birikinti: rüzgârın sürükleyip yığdığı kar.
  7. İsim (a) yavaş akıntı, özellikle Okyanus akıntısı, (b) akıntı hızı (
    knot olarak).
    the drift of the current.
  8. İsim (a) sürüklenme, rotadan ayrılma: uçak/gemi vb.'nin rüzgâr/akıntı ile sürüklenmesi, (b) sürüklenme uzaklığı, sapma miktarı.
  9. İsim, Jeoloji birikinti, moren: nehir veya buzulun geride bıraktığı kum/çakıl/taş birikintisi.
  10. İsim (maden ocağında) geçit.
  11. İsim (roket, güdümlü mermi) kayma, sapma, yörüngeden ayrılma.
  12. İsim, Fizik sürüklenme: elektrikle yüklü parçacıkların elektrik alanı etkisiyle hareketi.
  13. İsim gayesiz hareket/dolaşma.
  14. Fiil sürükle(n)mek, akıntıya kapılmak.
    The wind drifted the boat onto rocks.
    let drift oneself:
    kendini kapıp koyvermek.
    let things drift: işleri oluruna bırakmak.
    to drift downstream: akıntıya kapılmak, sularla sürüklenmek.
    The nation was drifting towards a crisis.
  15. Fiil gayesiz/âvâre/başıboş dolaşmak.
    He drifts from town to town. He was drifting aimlessly about.
  16. Fiil yığ(ıl)mak, savur(ul)mak, (yığarak) tıka(n)mak.
    The wind is so strong it's drifting the snow.
    The
    road has drifted badly: Yol karla tıkanmış.
  17. Fiil sapmak, (yörüngeden/saptanan amaçtan vb.) ayrılmak.
  18. Fiil teker teker veya küçük gruplar halinde gitmek.
    The students drifted into class.
karaların kayması, kıtaların sürüklenmesi.
aydınlık bacası
genetik sürüklenme (Kaynak: Evrim Çalışkanları) İsim, Biyoloji
kalıtımsal sapınç.
buzul birikintisi, buzulların sürüklediği taş ve toprak.
Buz Devri: Kıtalar Ayrılıyor İsim, Sinema
Buz Devri 4: Kıtalar Ayrılıyor Özel Isim, Sinema
tüneller açmak suretiyle altın madeni arama
zımba
bir şeyi kendi haline bırakmak Fiil
(orman yangınından çıkan) duman bulutu. İsim
kar yığıntısı
bir işçinin aldığı ücret ve tüm yan ödemeler toplamı ile temel ücret arasındaki fark
avare dolaşmak Fiil
açık deniz çapası. İsim
akıntı açısı
birbirinden uzaklaşmak, yolları ayrılmak, anlaşamamak.
They had been married for a long time, but
gradually drifted apart until they separated.
toz kardan oluşan çığ
suyun sürüklediği şişe
(fiyatlar) yavaş yavaş inmek Fiil
denizde açığa sürüklenme
buzdağı, yüzer buz. İsim
sürüklenme ölçer: uçağın sürüklenme miktarını ölçen alet. İsim
savaşa sürüklenmek Fiil
tünel açarak altın madeni arama. İsim
suda yüzen balık ağı. İsim
ticaretin başka alana kayması
saplama
iflasa doğru gitmek Fiil
iflasa doğru gitmek Fiil
bir fikrin nereye gitmekte olduğunu anlamak Fiil