(a) hazır, emre âmade, elde, mevcut, ilerisi için saklanmış. hold/keep in store: ileride kullanmak
için saklamak. We do not know what the future holds in store for us: Geleceğin bize ne hazırladığını bilmiyoruz. I have a great surprise in store for you: Size büyük bir sürprizim var. (b) vukuu yakın/muhakkak, kaçınılmaz.