1. inç, pus, parmak, 2.54 cm'lik uzunluk ölçüsü.
  2. zerre, çok küçük miktar/uzunluk/derece vb.
    Not an inch from my face/nose: tam gözümün önünde.

    He couldn't see an inch in front of him: Bir parmak ilerisini göremiyordu.
    Not an inch of the clothes is wasted: Kumaşın bir santimi bile zayi edilmedi.
    Not to yield an inch: Bir karış gerilememek.
    Not an inch of our territory will be conceded: Bir karış toprağı(mızı) terketmeyeceğiz.
  3. adacık, kıyıya yakın küçük ada.
  4. yavaş yavaş hareket et(tir)mek, güçlükle ilerle(t)mek.
    to inch (one's way) forward/out/in etc.:
    yavaş yavaş ilerlemek/çıkmak/girmek vb.
    to inch (something) forward/in/out etc.: bir şeyi yavaş yavaş ilerletmek/içeri sokmak/dışarı çıkarmak vb.
    Prices are inching up: Fiyatlar gittikçe yükseliyor.
    I inched (my way) through the narrow space between the cars: Arabalar arasındaki dar yoldan yavaş yavaş ilerledim.
santim santim ilerlemek Fiil
kıl payı ile
karakter/inç Bilgi Teknolojileri
genellikle reklam fiyatlarında esas alınan alan
bir sütun eninde ve bir inç boyunda yayın alanı
bir gazetede
inç sütunu
inç başına nokta sayısı Bilgi Teknolojileri
kıl payı ile ölümden kurtulmak Fiil
her bakımdan, tamamıyla, tam, tepeden tırnağa, baştanbaşa, karış karış.
He knows every inch of the
neighborhood: Buraları karış karış (avucunun içi gibi) bilir).
every inch a soldier: iliklerine kadar asker.
She is every inch a lady: Tam/mükemmel bir hanımefendidir.
satır/inç Bilgi Teknolojileri
(fikrinde) direnmek, bildiğinden şaşmamak, Nuh deyip peygamber dememek.
I tried every argument, but
he didn't budge an inch: Bin dereden su getirdim, fakat o bildiğinden şaşmadı.
Nuh deyip peygamber dememek Fiil
boyun/baş eğmemek, pabuç bırakmamak, dayanmak, direnmek, sebat etmek, geri çekilmemek, bir karış gerilememek.
inç kare ≈ 6,45 cm2.
azar azar, karış karış, santim santim.
kapıyı aralamak Fiil
kavga çıkmaya ramak kalmak Fiil
kıl payı kalmak Fiil
her karış toprak için mücadele vermek Fiil
toprağı karış karış savunmak Fiil
karış karış
sapına kadar asker.
civarı avucunun içi gibi tanımak Fiil
karış karış
çok yakınında, yanında, eşiğinde, nerede ise, … üzere.
within an inch of succeeding: başarmak
üzere, başarının eşiğinde.
within an inch of death: ölmek üzere, ölümün eşiğinde.
He came within an inch of death: Az kaldı ölüyordu/ölmesine ramak kaldı.
within an inch of one's life: ölümüne çok yakın, ölmek üzere, ölümün eşiğinde.
Flog someone within an inch of his life: Birinin dayaktan canını çıkarmak.