Ingilizce-Türkçe Çeviri

  1. Zamir kendisi(ni), özü(nü).
    The battery recharges itself: Batarya kendiliğinden dolar (kendi kendisini
    doldurur).
    The dog hurt itself: Köpek kendini incitti.
  2. Zamir bizzat, bizatihi, aslında (kuvvetlendirici olarak
    it, which, that, this yerine geçer).
    A particularly
    knotty problem presented itself. The town itself was so small that it didn't have a restaurant.
  3. Zamir kendiliğinden, kendi kendine, kendi kendisini.
    The situation will right itself.
  4. Zamir bizzat kendisi, ta kendisi.
    He is always politeness itself: Kibarlığın ta kendisidir.
    The simplicity
    itself. The book itself was missing.
  5. Zamir eski hali, kendisi, kendi normal durumu.
    The house isn't itself with the children gone.
Ingilizce-Türkçe çeviriler: Atalay Sözlügü, 1. Basim

Ingilizce-Türkçe Ilgili Terimler

(all) by itself
kendi kendine, tek başına, yardıma gerek kalmadan.
The motor started by itself.
(snake) to uncoil itself
sağılmak Fiil
complementary in itself
belli bir konuyu tamamen kapsayan tadilat veya zeyil (ek niteliğinde olmayan ; müstakil ; başlıbaşına bir bütün olan
empty itself
boşalmak Fiil
end in itself
başlıbaşına amaç oluşturma
express itself
ortaya çıkmak Fiil
express itself
zuhur etmek Fiil
express itself
kendini açığa vurmak Fiil
express itself
görülmek Fiil
express itself
açığa çıkmak Fiil
in itself
kendi başına, başlı başına, yalnız olarak, sırf.
The wealth cannot bring happiness in itself:
Sırf zenginlik mutluluk sağlamaz.
in itself
bizatihi Zarf
line by itself
kendi başına duran satır
manifest itself
peyda olmak Fiil
manifest itself
(hastalık) kendini belli etmek Fiil
offer itself
ortaya çıkmak Fiil
offer itself
doğmak Fiil
pay for itself
kendini amorti etmek Fiil
pay for itself
masrafını çıkarmak Fiil
pay itself
kâr getirmek Fiil
perfection itself
mükemmelliğin ta kendisi
present itself
(a) (düşünce, fikir vb.) akla gelmek, (b) (imkân, olanak vb.) zuhur etmek, çıkmak.
If the chance to
buy this house presents itself, buy it: Fırsat/imkân bulursan bu evi satın al.
reassert itself
önem kazanmak, ön plâna geçmek.
The urge to survive reasserted itself.
renew itself
teceddüt etmek Fiil
simplicitiy itself
çok basit/kolay.
The plan was simplicitiy itself, how could it fail: Plan çok basitti, nasıl oldu da başarılamadı?
speak for itself
yeterli kanıt olmak Fiil
suggest itself
akla gelmek Fiil
the accessories cost more than the thing itself
astarı yüzünden pahalı
when the occasion presents itself
fırsatını bulunca Zarf
when the occasion presents itself
fırsat olunca Zarf
define itself against the background
zemin üzerinde iyi belirmek Fiil
double itself in time
zamanla iki misline çıkmak Fiil
empty itself into the sea
denize dökülmek Fiil
hold itself out as ...
kendini ... olarak göstermek Fiil, Hukuk
hold itself out as...
kendini ... olarak tanıtmak İsim, Hukuk
in a class by itself (or oneself)
eşsiz, eşi yok, bir tane.
As a cook she was in a class by herself: Aşçılıkta eşsizdi.
This
article stands in a class by itself.
lend itself/themselves to (of things)
uymak, uygun/elverişli olmak, yakışmak, yaraşmak.
a topic that lends itself admirably to class discussion.
pour itself into the sea
denize dökülmek Fiil
rub oneself or itself against sth
sürtünmek Fiil
take to itself wings
kanatlanmak Fiil
Ingilizce-Türkçe terim çevirileri: Zargan Ltd.