1. Fiil devam/ısrar/sebat etmek.
    Prices keep on increasing.
  2. Fiil (hizmette/işte) alıkoymak, yerinde bırakmak, tutmak, istihdama devam etmek.
    We can't to keep both the gardeners on.
  3. Fiil muhafaza etmek, alıkoymak.
    I'll keep the house on through summer.
  4. Fiil durmadan/habire anlatmak/konuşmak, hep …'den bahsetmek.
    He keeps on his travel to Europe.
    Don't
    keep on about it! (Sözü) kısa kes! Fazla uzatma!
  5. Fiil durmadan/ısrarla/mütemadiyen istemek,
    argo başının etini yemek.
    His wife kept on at him to buy her a new coat.
  6. bir şeyi yapmaya
  7. birini çalıştırmaya
  8. Fiil bir şeyi elinde bulundurmaya devam etmek
  9. Fiil devam etmek
  10. vira
dengesini kaybetmemek Fiil
eski bir hizmetkârı çalıştırmaya devam etmek Fiil
havanda su dövmek Fiil
dosya da tutmak Fiil
dosyada tutmak Fiil
dere tepe düz gitmek Fiil
azar azar ödemede bulunmaya devam etmek Fiil
itelemek Fiil
ağızdan düşmemek Fiil
aramaya devam etmek Fiil
ışığı açık tutmak Fiil
köpeğinin yuları elinde olmak Fiil
gözü saatte olmak, (canı sıkıldığından) paydos saatinin bir an gelmesini beklemek, işin bitimini gözlemek.

He's a terrible clock -watcher: Tembelin biridir.
to be guilty of clock-watching: dalga geçmekten/havyar kesmekten suçlu olmak.
sükûnetini bozmamak Fiil
sinirleri üstünde olmak Fiil
üyeliğini muhafaza etmek Fiil
soğukkanlılığını korumak, sinirlenmemek, sinirlerine hâkim olmak.
Keep your shirt on! Sinirlenme! Kendine hâkim ol!
sakin olmak, heyecana/telâşa kapılmamak. Fiil
sükûnetini muhafaza etmek Fiil
ana paraya dokunmadan faiziyle geçinmek Fiil
(US) yedekte
doğru gidin
gerçekçi düşünmek, düşüncelerinde makul/pratik olmak.
(birini) daima meşgul/uyanık tutmak,
k.d. göz açtırmamak.
(bir şeyi) ileride kullanmak üzere saklamak.
tarassut etmek Fiil
menfaatlerini yakından korumak Fiil
sıkı kontrolü altında bulundurmak Fiil
serbest ve bozucu hareketlere yol vermemek Fiil
masrafları kısmak Fiil
fiyatların yükselmesini önlemek Fiil
göz kulak olmak Fiil
birine göz kulak olmak Fiil
birinin dizginlerini elde tutmak Fiil
birinin dizginlerini sıkı tutmak Fiil
dizginleri kısmak, sıkı tutmak, müsamaha etmemek.
We will have to keep a tight rein on expenditure in the next few months.
sıyanet etmek Fiil
gözkulak olmak, mukayyet olmak, gözünden ayırmamak.
Please keep an eye on the baby for me.
göz kulak olmak, arasıra bakmak, mukayyet olmak.
keep an eye on the children while I am away. Fiil
bir şey konusunda tarafsız olmak Fiil
bir şey karşısında açık fikirli olmak Fiil
bir şeyi kontrol etmek Fiil
(Br) günlük satışları yakından izlemek Fiil
dikkatle takip etmek.
The gavernment is keeping (a) close watch on the activities of that political party.
fiyatları istikrarlı tutmak Fiil
yiyecekleri buzlukta saklamak Fiil
fiyatları istikrarlı tutmak Fiil
birini gergin durumda tutmak Fiil
birini işkence sehpasına germek Fiil
birini hep hareket halinde tutmak Fiil
bir şeyden birine muntazaman haber vermek Fiil
birşeyi sürekli giymek Fiil
birşeyi üzerinde tutmak Fiil
birşeyi üzerinden çıkarmamak Fiil
takip etmek Fiil
kontrol etmek Fiil
takip etmek, sıkı kontrol etmek, gözden uzaklaştırmamak, peşini bırakmamak.
to keep tabs on the expenditure:
harcamaları sıkı kontrol etmek.
birini gözden kaçırmamak Fiil
masrafları kontrol etmek Fiil
konjonktür politikasına hâkim olmak Fiil
orduyu sefere hazır tutmak Fiil
duruma hâkim olmak, dizginleri elinde tutmak, serbest ve bozucu hareketlere meydan vermemek.
(Br) bir şey kontrolü altında olmak Fiil
öfkelenme! kızma! sakin ol!
! kızma! öfkelenme!
… hakkında bilgi/malûmat toplamak.
There's something in/on the file about him: dosyada onun hakkında bilgi vardır.