1. Fiil ödünç/borç vermek, eğreti olarak vermek, ariyet vermek.
    Can you lend me your book?
  2. Fiil faizle/borç para vermek.
    Banks lend money and charge interest.
  3. Fiil vermek, sağlamak, teçhiz etmek, eklemek, katmak.
    Distance lends enchantment to the view. The many
    flags lent color to the street. A lace curtain lends charm to a window.
  4. Fiil hasretmek, tahsis etmek.
    to lend one's aid to a cause: bir gayeye hizmet etmek.
birine bir şey için yardımda bulunmak Fiil
bir şeye yardım etmek Fiil
birine kulak vermek Fiil
adını bir girişime vermek Fiil
bir şeye kendi adını vermek Fiil
kendini canla başla işe vermek Fiil
ruhunu işe adamak Fiil
(kötü bir işe) adı karışmak, methaldar olmak, (bir işte) parmağı olmak.
Don't lend yourself to foolish
schemes. I shall not lend myself to your scheme.
birine yardımda bulunmak Fiil
(US) kiraya verme ve ödünç verme sözleşmesi
teminat karşılığı 1000 dolar ödünç vermek Fiil
faize vermek Fiil
kitap ödünç vermek Fiil
yardım etmek, yardım elini uzatmak.
She lent a hand with the dishes: Bulaşıkları yıkamaya yardım etti.
yardımı dokunmak Fiil
yardımı dokunmak Fiil
kısa vadeli faizle borç vermek Fiil
kulak vermek, dinlemek.
dinlemek, kulak vermek.
birine kulak vermek Fiil
bir memurunu birine geçici olarak vermek Fiil
memuru birine ödünç vermek Fiil
işçiyi birine ödünç vermek Fiil
yardım etmek Fiil
kısa vadeli faizle borç vermek Fiil
kısa vadeli kur üzerinden para ödünç vermek Fiil
tefeci faizi ile para vermek Fiil
uygun bulmak Fiil
teyit etmek Fiil
tasvip etmek Fiil
desteklemek Fiil
teşvik etmek Fiil
doğrulamak, teyit etmek, güçlendirmek, takviye etmek.
günlük ödünç vermek Fiil
birine paye vermek Fiil
birine çok yardımı dokunmak Fiil
birine çok yardımı dokunmak Fiil
tüketim kredisi vermek Fiil
faizsiz borç vermek Fiil
yardım etmek, yardım elini uzatmak.
She lent a hand with the dishes: Bulaşıkları yıkamaya yardım etti.
uymak, uygun/elverişli olmak, yakışmak, yaraşmak.
a topic that lends itself admirably to class discussion.
ödünç verme veya kiralama sistemi
faizle para ödünç vermek Fiil
faizsiz para ödünç vermek Fiil
sigorta poliçesi karşılığı para ödünç vermek Fiil
rehin teminatı karşılığı para vermek Fiil
mal karşılığı ödünç para vermek Fiil
mal rehni karşılığı para vermek Fiil
parasını faize yatırmak Fiil
ipotek teminatı karşılığı para ödünç vermek Fiil
ipotek üzerine borç para vermek Fiil
teminat karşılığı borç para vermek Fiil
menkul değerler karşılığı borç vermek Fiil
parasını menkul kıymetler karşılığı borç vermek Fiil
parasını menkul değer karşılığında borç vermek Fiil
güvence karşılığı borç vermek Fiil
hisse sertifikası teminatı karşılığı ödünç vermek Fiil
menkul değerler karşılığı borç vermek Fiil
sınırsız ödünç para vermek Fiil
güvencesiz kefalet vermek Fiil
güvence siz borç para vermek Fiil
deniz ödüncü vermek Fiil
Lombard kredisi (menkul kıymet veya emtia rehni karşılığı kredi
ipotek karşılığı borç vermek Fiil
rehin karşılığı ödünç vermek Fiil
teminat karşılığı para vermek Fiil
teminat karşılığı borç vermek Fiil
tefeci faiziyle borç para vermek Fiil
kendini boş hayallere kaptırmak Fiil
hayallere kapılmak Fiil
bir şeye vasıta olmak Fiil
ağdırmak Fiil
ödünç vermek Fiil
kitap ödünç vermek Fiil
faizli borç vermek Fiil
küçük miktarlarda borç vermek Fiil
birine yardım eli uzatmak Fiil
ödünç hisse vermek Fiil
tefekküre dalmak Fiil
bir evin takdir edilen değerinin yüzde yüzüne kadar ödünç para vermek Fiil
yardım etmek, yardım elini uzatmak.
not to do a hand's turn: çalışmamak, iş yapmamak, elini işe sürmemek.
kısa vadeli borç olarak uzun vadeli borç verme
kısa vadeli borç alarak uzun vadeli borç verme
(fikre/konuya) gerçek süsü vermek, gerçek gibi göstermek, gerçek izlenimi uyandırmak.
Her wet hair
and clothing lent color to her claim that she had been thrown into the lake by a madman.
kanatlandırmak, kanat takmak, hızlandırmak, uçurmak.
Fear lent me wings: Korku beni âdetâ kanatlandırdı.
(US) kiraya verme ve ödünç verme ilkesine dayalı mal teslimi
birini birine 100 dolar vermesi için ikna etmek Fiil
gemi yük ya da navlun rehini karşılığı para ödünç verme