1. çerçöp, döküntü, süprüntü, zibil.
    Take your litter home: Döküntülerini eve götür.
    Don't leave
    litter: Çöp atma.
    Pick up your litter after the picnic.
  2. dağınıklık, düzensizlik, intizamsızlık, karışıklık, keşmekeş(lik).
    in a litter: düzensiz, karkmakarışık.

    a litter of books: karmakarışık kitap yığını.
  3. (kedi/köpek vb.) bir defada doğan yavrular.
    a litter of puppies: bir batında doğan köpek yavruları.

    ten little pigs at a litter: bir batında doğmuş on domuz yavrusu.
    be in litter: (hayvan) doğum halinde olmak.
  4. sedye.
  5. tahtırevan.
  6. (hayvanları yatırmak/bitkileri korumak için serilen) kuru ot/saman.
  7. (ormanda) çürümüş yapraklar, yarı ayrışmış organik maddeler.
  8. mezbeleye/çöplüğe çevirmek.
    to litter the room with papers.
  9. döküp saçmak, savurmak, karıştırmak, darmadağınık/karmakarışık etmek, keşmekeşe çevirmek.
    He had littered
    papers all about the room.

  10. litter up: (karmakarışık) saç(ıl)mak, yay(ıl)mak, dağıtmak, dağılmak, karmakarışık olmak.
    litter
    up one's room. The room was littered with papers.
  11. eniklemek, kunnamak, (hayvan) doğurmak, (özellikle bir batında birkaç tane doğurmak).
  12. : (hayvanın altına) yataklık ot sermek.
odasını dağıtmak Fiil
bir piknikten sonra atılan çöpleri toplamak Fiil
(hayvan) doğum halinde olmak Fiil
kedi kumu İsim
kedi kumu İsim
genellikle en son doğan ve diğerlerine göre küçük ve güçsüz olan yavru İsim, Veterinerlik
çöp sepeti
çöp sepeti
altına yataklık saman sermek Fiil
kâğıtları yere atmak Fiil