1. Zarf şimdi, şu anda.
    I'm reading a book now.
  2. Zarf hemen, derhal, derakap, vakit geçirmeden, gecikmeden.
    I must go now.
  3. Zarf (a) o vakit, o anda, o zaman.
    It was now one o'clock. (b) artık.
    Having washed, they were now
    ready to eat: Yıkanıp temizlenmişlerdi, artık yemeğe hazırdılar.
    He won't be long now: Artık nerde ise gelir.
  4. Zarf bugünlerde, şu sırada.
    It' s pretty cold now.
  5. Zarf şimdi, bu şartlar altında.
    I see now what you meant.
  6. Zarf imdi.
    now, you don't really mean that.
  7. Zarf (bir emri/soruyu vb. kuvvetlendirmek için söylenir): hey, bana bak.
    now stop that! Hey, bırak/yapma
    onu!
    now, what's going on? Hey, ne oluyor?
    Oh, come now!: Haydi canım/amma yaptın ha!
    well now! Allah Allah! Yok canım! Bak hele!
  8. Bağlaç mademki, … ise, …'e binaen, …'e göre.
    now (that) you've seen him: Mademki onu gördünüz = Onu gördüğünüze
    göre …
    now that you've come, stay a while: Geldiğinize göre (bari) biraz kalın (Hazır gelmişken biraz kalın).
  9. şimdiki (zaman), hal, halihazır, şu/bu an, günümüzün, çağımızın.
    The now President: şimdiki Cumhurbaşkanı.

    The time for action is now: Harekete geçme zamanı bu andır.
  10. (a) yepyeni.
    now clothes. (b) herşeyden haberi olan, kulağı delik.
    now people.
çok yakında Zarf
Kıyamet Özel Isim, Sinema
bundan sonra Zarf
artık Zarf
şu andan itibaren Zarf
bugünden itibaren Zarf
bugünden sonra Zarf
bundan böyle Zarf
bundan böyle Zarf
şu an itibarıyla Zarf
günün konusu olmak Fiil
ön planda olmak Fiil
bundan önce.
by now: şimdiye kadar.
for now: şimdilik.
from now on: bundan sonra,
bundan böyle.
how now?: bu ne demek? bu nasıl şey?
now or never: ya şimdi, ya hiç.
till now = until now: şimdiye kadar.
up to now: şu ana kadar.
şimdiye kadar
şimdi bile, o zaman bile, yine de, buna rağmen.
I have explained everything, but even now (then) she
doesn't (didn't) understand.
şimdilik
derhal, hemen, şimdi, şu anda, vakit geçirmeden, gözümün önünde.
We must settle this problem here
and now! Bu meseleyi derhal bir sonuca bağlamak zorundayız.
Finish your work here and now.
ne demek? bu da ne demek oluyor?
(a) henüz, demin(cek), biraz önce.
He left home just now. (b) hemen şimdi, derhal.
I'll do it right now.
(a) henüz, demin(cek), biraz önce.
He left home just now. (b) hemen şimdi, derhal.
I'll do it right now.
ABD'de 1960'lı yıllarda zencilerin sabırsızlığını
eski görüşlerin gençlerce reddedilmesini belirten deyim
(a) henüz, demin(cek), biraz önce.
He left home just now. (b) hemen şimdi, derhal.
I'll do it right now.
hemen şimdi, derhal, şu anda.
Stop that right now!
hele şükür, çok şükür.
There now, I've at last got the engine started: Hele şükür, nihayet motoru çalıştırabildim.
gelecek hafta bugün.
a week of Sundays: çok uzun zaman.
It will be a week tomorrow that he
came: Yarın geleli bir hafta olacak.
week yesterday: geçen hafta dünkü gün.
şimdiye kadar
tavlamak (argo) Fiil
şimdiye kadar
daha
şimdiye kadar
şu ana kadar Zarf
bugüne kadar Zarf
yok canım
Allah Allah
kâh … kâh, bir … bir.
With prices now rising now falling, who knows what will it cost next year?
Fiyatlar bir yükselip bir düşüyor, bu durumda kim bilir gelecek yıl bunun fiyatı ne olacak?
ara sıra
zaman zaman, arasıra.
ara sıra, zaman zaman.
Every now and again I remember good old days of my youth.
arasıra, bazen, arada sırada, kâh … kâh.
Now one boy does best, then another: Kâh bir çocuk iyi yapar, kâh öteki.
rahmetli rahmetlik
…'e gelince, şimdi gelelim … .
That matter is settled. Now for the next question: O mesele halledildi.
Şimdi gelelim bundan sonraki soruna (= bundan sonraki meseleye gelince …).
now for it: haydi/buyurun bakalım.
haydi bakalım
Haydi bakalım!
You're for it! İşin iş! Keyfin kekâ!
bayılmıştı , şimdi açılmak lıyor
!: hele … bakayım!
Now now, child, stop crying: Çocuk, hele sen sus bakayım!
mademki, öyle ise.
madem ki … İsim
sırası gelmişken
kâh … kâh, bir … bir.
With prices now rising now falling, who knows what will it cost next year?
Fiyatlar bir yükselip bir düşüyor, bu durumda kim bilir gelecek yıl bunun fiyatı ne olacak?
hele şükür, çok şükür.
There now, I've at last got the engine started: Hele şükür, nihayet motoru çalıştırabildim.
(a) öyle ise, şu halde, peki.
now then, what happened? Peki, ne oldu? (b) sakın ha!, haydi!
haydi
sakın ha
bir bu, bir o; bazen biri bazen öteki.
çattık belaya
Ha şöyle! Atana rahmet! Söz dediğin böyle olur!
hele şükür, çok şükür.
There now, I've at last got the engine started: Hele şükür, nihayet motoru çalıştırabildim.
ara sıra, zaman zaman.
Every now and again I remember good old days of my youth.
şimdi ankara'ya bağlamak nıyoruz
Eli kulağında.
arasıra, arada bir, zaman zaman.
arasıra, arada bir, zaman zaman.
Biraz daha iyi misin?
bundan sonra Zarf
artık Zarf
şu andan itibaren Zarf
bugünden itibaren Zarf
bugünden sonra Zarf
bundan böyle Zarf
Sizi karı-koca ilan ediyorum.
Herşey bitti. İsim
Bu konuyu geçelim. Cümle
Bu konuyu şimdilik bir kenara bırakalım. Cümle
Bu konuyu daha sonra konuşalım. Cümle
Lafını unutma. Cümle
Şimdi olmaz.
Başka zaman.
günümüzde olduğu gibi o dönemde de ... Zarf
bugün olduğu gibi o zamanlarda da ... Zarf
ara sıra bir söz sıkıştırmak Fiil
Ne yapacağız şimdi?
Yine ne oldu?
Yine ne var?
Şimdi ne yapacağım?